:include data='blog' name='all-head-content'/> Mayıs 2014 - GİRİŞİMCİLİK

28 Mayıs 2014 Çarşamba

GİRİŞİMCİ KİMDİR?

Girişimci en kaba ifadesiyle kar amacıyla her türlü riski üzerine alan kişidir ..
Bir çok insanımız bu riski almaya korktuğu ya da riskten doğacak maddi kayıplardan korktuğu için çok zeki olmasına rağmen memur ve işçi olmak istemektedir ...
İşçiler bu dediğime kızacak belki ama memurlar kadar garantili olmasa da ay sonunda alacakları belli bir maaş garantisi olan işleri vardır ...
memurlar zaten yüz kızartıcı bir suç işlemedikleri takdirde emeklilikleri garantilidir ...
Fakat girişimciler için yarın  alacakları para belli değildir ...
Hatta ne kadar zarar edebilecekleri bile bazen belli değildir...
Maliyet hesabı çıkartsanız bile hesapta olmayan malliyetler zararı artırabilir ...
Fakat girişimciliğin tüm risklerine rağmen girişimci ruha sahip olanlar yetenekleri cesaretleri ve bilgileri ile bu riski üstlenerek ekonomiye artı değer sağlamaktadırlar ...
Girişimci olanın cesaretli olması llazım çünkü tüm riskleri üstlenecektir ...
Girişimci olan yetenek sahibi olmalı çünkü yetenekleri olmazsa sadece cesaretle yel değirmenlerine saldıran Don Kişottan farkları kalmaz ...
Girişimci olan bilgi sahibi olmalı çünkü girişeceği konuda derinlemesine araştırma yapması gerekir...
Bu özelliklere sahip olan girişimci öncelikle yeteneklerini tespit etmeli ve o alanda girişimlerde bulunmalıdır ...
Yeteneğinin olmadığı alanda girişimde bulunan kişi bilmediği okyanusta köpek balıklarıyla başbaşa kalmış gibi olur ...
Cesareti olan ve yeteneğini belirleyen bir girişimci hemen iş fikirlerine başlayıp uygulamaya geçmeli mi..?
Tabii Hayır...
Bu girişimci adaylarının yaptığı en büyük hatadır ...
yeteneği doğrultusunda girişim yapacağı sektörü seçen girişimci biraz daha sabretmelidir ...
sektörü konusunda pazar araştırması yapmalı, pazardan alması muhtemel pastayı tespit etmeli, rakiplerinin analizini yapmalı rakiplerine göre artı ve eksi yönlerini tespit etmelidir...
Bu araştırma faaliyetinden sonra eğer sermayesi yetersizse bir proje hazırlamalı ve bu projeyi girişimcileri destekleyen kurum ve kuruluşlara göstererek sermayesine ilave edeceği maddi kaynakları araştırmalıdır.

23 Mayıs 2014 Cuma

GİRİŞİMCİLİK HİKAYESİ

Tarlada balık yetiştiriyor!

Adana'nın Yumurtalık ilçesinde Kırmızıdam köyünde yaşayan çiftçi Mustafa Boyacı, karpuz ve pamuk gibi yöreye özgü ürünlerin üretiminden istediği geliri elde edemeyince, başka arayışlara girdiğini kaydetti.        
Yaklaşık 2 yıl önce, bu konudaki merakı ve hobisinin de etkisiyle, süs balığı yetiştirmek için araştırma yapmaya başladığını ifade eden Boyacı, ''Süs balığı yetiştiriciliği uzun zamandır ilgimi çekiyordu. Tarlamın bir kısmını gölete dönüştürdüm ve havuzlar oluşturdum. Ardından, Adana'daki akvaryumculardan 400-450 adet anaç Japon Balığı getirerek, gölete bıraktım. Yaklaşık 10 bin TL masraf ettim'' dedi.        
İlk başta acemilikten dolayı bazı sorunlar yaşadığını dile getiren Boyacı, ''Tamamen kendi çabamla üretim yapmaya çalıştığım için bazı konuları yaşayarak öğrendim. Balıklar uzun süre yumurta bırakmayınca, konuyu araştırdım. Ortamda yabancı balık ya da canlı olduğunda yumurtlamadıklarını öğrendim. Yaptığım araştırmada gölette kaplumbağa bulunduğunu ve araya başka balık türlerinin karışmış olduğunu gördüm. Onları havuzdan çıkarınca, balıklar yumurtladı'' diye konuştu.
        
ÇALIŞMANIN MEYVESİ
Çalışmaları sonunda, yavru elde ettiğini ve önceki gün hasadını gerçekleştirdiğini ifade eden Boyacı, ''Yaklaşık 15 bin adet yavru balık elde ettim. Bu balıkları, Mersin'de faaliyet gösteren bir toptancıya deneme amacıyla verdim. Ancak, balıklar yeterince kaliteli olmadığı için henüz satılıp satılmayacağı belli değil. Satılsa da ancak masrafı karşılayacak. Türkiye, Endonezya ve Singapur gibi ülkelerden yılda 1 milyar dolarlık süs balığı ithal ediyor. Hedefim üretimi kaliteli hale getirip hem çiftçiliğe göre daha yüksek gelir elde etmek, hem de ülkeme katkı sunmak. Bu konuda devletten de destek bekliyorum'' dedi.
Balıkları alan Mersinli iş adamı Caner Özkurt ise Türkiye'de süs balıklarına karşı yoğun ve tutarlı bir talep olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
''Türkiye süs balığı ihtiyacının hemen tamamını yurt dışından karşılıyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın bu alanda üretim yapmak isteyen girişimcileri desteklemesi ve bu konuda somut projeler gerçekleştirmesi sektör açısından çok olumlu bir adım olacaktır.
Renkli olan bu balık halkımız tarafından en fazla tercih edilen balık türü. Burada havuzlardan topladığımız balığı içine su doldurduğumuz büyük poşetlerle sevk ediyoruz. Balıkların yolculuk sırasında zarar görmemesi için poşetlere saf oksijen ilave ediyoruz.''
Kaynak: AA

GİRİŞİMCİLİK NEDİR?

En genel ifade ile girişimci, kar amacıyla riski üzerine alan kişi olarak tanımlanabilir. Girişimci, mal ve hizmet üretimi yapabilmek için, üretim öğelerini en iyi koşullar altında bir araya getiren kişidir. Riski üzerine alarak, başkalarının ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla, üretim öğelerinin alımını yapar, bunların bir araya getirilmesi imkanını sağlar. Kar amacı güder, ancak tek amaç para kazanmak değildir. Ekonomik bir değer ortaya koymaksızın, çeşitli yollardan, başkaları tarafından ortaya konulan ortak değerleri kendi tarafına aktarmanın adı girişimcilik değildir. Ayrıca girişimci, yönetici demek değildir. Girişimcilik için en temel 3 faktör; yetenek, cesaret ve bilgidir. Daha geniş kapsamda girişimcide olması gereken özelliklere bakacak olursak;
  • Kendine güven duymalıdır, aynı zamanda güvenilen biri olmalıdır.
  • Geri adım atabilmeli ve yeniden başlayabilmelidir.
  • Sonuçları değerlendirebilmelidir. Mesleki riskleri üstlenebilmelidir.
  • Yaratıcı olmalıdır.
  • Cesaretli olmalıdır.
  • Bireysel ve aynı zamanda da toplumsal olmalıdır.
  • İyimser ve fikir sahibi olmalıdır.
  • Sürükleyici ve güdüleyici olmalıdır.
  • Başarı için yönlenmiş olmalıdır.
  • Fırsatlardan yararlanabilmelidir.
  • Yeniliklere açık olmalıdır.
  • İşini seven biri olmalıdır.
Genel bir çerçevede bakıldığında, KOBİ sahipleri bu özelliklerin bazılarına sahip. Araştırmalar sonucu elde edilen bilgiler çerçevesinde, KOBİ sahiplerinin bu özelliklerini şöyle sıralamak mümkün:
  • Kuvvetli bir girişim hissine sahiptirler.
  • Bağımsız çalışmayı arzu ederler.
  • Mali fırsatlardan yararlanmak isterler.
  • Toplumsal amaçlar doğrultusunda yatırım yaparlar.
  • Aile fertlerine istihdam sağlama amacı güderler.
  • Kendi yetenekleri doğrultusunda mücadele vermek isterler.
  • Çabuk ve somut sonuçlar beklemektedirler.
Yukarıda sıralanan maddelerden de rahatça anlaşılabileceği gibi, KOBİ sahiplerin girişimcilikle ilgili özellikleri taşıdığı söylenebilir. Ancak yeniliklere açık olmada eksik oldukları açıkça ortada. Ayrıca, KOBİ sahiplerinin önemli özelliklerinden olan, bağımsız çalışmayı arzu etmeleri ve kendi yetenekleri doğrultusunda mücadele erme istekleri, KOBİ’lerdeki tek kişi yönetiminin temelini oluşturan özelliktir.

Daha öncede söylendiği gibi her girişimci bir yönetici değildir. Girişimcilerin yöneticilik kabiliyetine sahip olma ihtimali yok’ demek yanlış olacaktır ama yine de bunun geçerli olduğu örnek sayısı çok azdır.
Kaynak: KobiFinans

17 Mayıs 2014 Cumartesi

KOBİ OLMA ŞARTLARI

KÜÇÜK VE ORTA BÜYÜKLÜKTE İŞLETME OLMA ŞARTLARI

Küçük ve Orta Büyüklükte İşletme(KOBİ): “İkiyüzelli kişiden az” yıllık çalışan istihdam eden ve “yıllık net satış hasılatı  ya da  mali bilançosu toplamı yirmibeş milyon Yeni Türk Lirasını” aşmayan işletmeler “KOBİ” olarak adlandırılır. KOBİ olmanın birinci koşulu yıllık çalışan, (istihdam edilen) sayısının 249 ve altı olması gerekir. İkinci koşul, aynı yılın net satış hasılatının ya da mali bilanço toplamının ayrı ayrı yirmibeş milyon  Türk Lirasını aşmaması gerekir. Aynı yılın net satış hasılatının ya da mali bilanço toplamının yirmibeş milyon  Türk Lirasını aşması halinde işletme “KOBİ” niteliğini kaybeder.

8 Mayıs 2014 Perşembe

İŞİNİZİ BATMA NOKTASINDAN NASIL KURTARABİLİRSİNİZ?

Dünyanın en yüksek 4. gökdeleninden atlamanın nasıl bir duygu olduğunu hiç merak ettiniz mi? Eğer kendi işinizi kuruyorsanız bu duyguyu tanıyorsunuz demektir. 



Ücretli çalışma yaşamını sonsuza kadar terk etmek ve kendi işinizi kurmak için verdiğiniz karar, Dünya Ticaret Merkezi binasından ölümle aranızı sadece bir paraşütün ayırdığı bir atlayış yapmak kadar (hatta belki de daha fazla) ürkütücü olabilir. 



Küçük işletmelerde ters gidebilecek pek çok şey vardır. Ama o tersliklerle karşılaşıldığı zaman yola devam etmek için ne yapılacağını bilmek, başarıyla yenilgi arasındaki farkı yaratır. İster yeni bir uygulamayı hayata geçirmiş, ya da yerel bir mağaza açmış olun, bir felaketi sadece kabullenmekle kalmayıp, onu atlatabilecek gücü de sergileyebilmek paha biçilmez bir deneyimdir. Kendi şirketimi kurarken öğrendiğim 5 (çok zor) dersi sizlerle paylaşmak istiyorum:



İşinizi Batma Noktasına Getiren Olaylardan Sağ Kurtulabilirsiniz. 



Korkuyu Hissedin - ama Yılmayın



Herhangi bir olay işinizi tehdit ediyorsa, korku duymanız doğaldır. Zira “savaş/ ya da kaç” içgüdüsü korkuya karşı gelişmiş evrimsel bir tepkidir ve yaşamı tehdit eden durumlardan kurtulmamızı sağlar. Çok büyük bir müşteriyi kaybetmek gibi işinizi zora sokabilecek olaylar büyük bir olasılıkla gerçek bir ölüm-kalım durumu yaratmayacak olsa da, buna hayatta kalma içgüdünüzle tepki vermeyeceğiniz anlamına gelmez. Şirketim Wordstream daha kuruluşunun birinci yılındayken en büyük müşterilerimizden birini kaybettiğimizde, ben bu durumu yaşamıştım. İşinizi yerle bir edebilecek büyük bir sorunla karşılaştığınızda, kaçıp kurtulma dürtünüze karşı direnin. İçgüdüleriniz size bunun tam tersini söyleyecektir, ama o seslere kulak asmayın. Neden mi? Zira böyle durumlar işinizin büyümesinde önemli bir etki yaratabilir. Ben de şirketimi daha yeni yeni büyütmekteyken, beni her şeyi bırakıp kaçma noktasına getiren bir değil,  iki olayla karşılaştım – ama bunu yapmadım. Şirketimin batma olasılığı beni daha yaratıcı düşünmeye ve sorunlarım için yeni çözümler bulmaya zorladı. Sonuç mu? İşe devam ettik, yeni gelir kaynakları belirledik ve zaman içerisinde büyümemizi sürdürdük. Korku, güçlü bir motivasyon unsuru olabilir – ondan yararlanmayı bilin. 

Kafanızın İçindeki Seslere Aldırış Etmeyin


İnsanlara yeni iş fikrinizi anlatmaya başladığınız zamanları hatırlıyor musunuz? Büyük bir olasılıkla en az birkaç kişi bu fikirle alay etmiş, ya da tek başına kendi işinizi kurmaya kalkıştığınız için size deli diyenler olmuştur. Çevrenizdeki herkes sizi yüzde yüz desteklemiş olsa bile (ki bu büyük bir şans), eminim yine endişeye düştüğünüz zamanlar olmuştur – ben düştüğümü hatırlıyorum.   


Bu seslere kulak vermek, büyümekte olan bir işi zehir gibi etkiler. Endişelerinizin artmasına izin verdiğiniz anda, aslında kendinize de pes etmek için onay vermiş olursunuz. Zira oluşabilecek aksilikler üzerinde ne kadar fazla düşünürseniz, hayatta kalma içgüdülerinizin sizi uykusuz bırakan tehlikelerden kaçıp kurtulmaya ikna etme olasılığı o kadar artar. 


Eğer iş fikrinize güveniyorsanız, o seslere sus deyip işinizi büyütmek için çalışmaya devam edin. İş fikrinize ve onu uygulayacak güce de sahip olduğunuza inanmanız çok önemlidir. Siz inanmazsanız, başkası neden inansın ki? Zaman zaman herkes endişeye düşebilir, ama başarılı girişimciler o seslere aldırış etmemeyi ve ileriye bakmayı öğrenmişledir. 


Kendinize Karşı Acımasızca Dürüst Olun


Gecenin en karanlık saatlerinde kafamızın içinde yankılanıp duran endişeli fısıltıları duymazlıktan gelmek başka şey, bir türlü ayağa kalkamayan bir iş için her şeyimizi feda etmek ise daha başka bir şeydir. Bu iki durumun arasındaki farkı görebilmek, iş kurmayı düşünen herkes için çok önemlidir. 


Geçerli olmayan bir iş fikrini hayata geçirmeye çalışmanın maliyeti çok yüksek olabilir – hem de her açıdan. Evet, tutkulu, inançlı ve fikrinizi hayata geçirmek kararlı olmanız çok önemli. Ama bulduğunuz iş fikrinin gerçekten geçerli olduğu konusunda kendinize karşı acımasızca dürüst olmanız gerekir. Eğer geçerli değilse, size çok şeye mal olabilir. 


Her fikir başarıya ulaşmaz – hatta hiçbir işe yaramayabilir. Bu gerçeği kabul etmek, başarılı bir iş kurabilmek için çok önemlidir. Bir fikri hayata geçirmek için çok çaba gerektirdiğini kabullenmek zordur, ama o fikirden tamamen vazgeçmek cesaret gerektirir. İşinizi uzun uzun, dikkatli bir şekilde inceler ve neden umduğunuz gibi büyüyemeyeceğini anlamaya çalışırsanız, uzun vadede girişiminizi kurtarabilirsiniz. Bu nedenle, her zaman cesur olmalı, kendinize karşı dürüst davranmalı ve başarıya ulaşamayacak fikirlere “hayır”  diyebilmelisiniz. 

Hatalarınızdan Ders Alın


Orijinal fikrinizin hiçbir işe yaramayacağını bağıra bağıra söyleyen iç sesinize aldırmadığınızda ne olacak pekiyi? Her şeyden vazgeçip, ruhunuzu boğan ofis işinize geri mi döneceksiniz? Hayır! 


Çoğu kişinin hata yapmaktan ödü kopar – ama hata müthiş bir şeydir. Herkes ( özellikle de en başarılı girişimciler) hata yapar. Ama bu hatalardan ders almayı bilmek, olağanüstü başarı hikayeleriyle – yol kenarına savrulmuş enkazlar arasındaki farkı yaratan ender bir beceridir. 


Her girişim başarılı olamaz. Ama en kötü başarısızlık bile çok değerli bir deneyim olabilir. Ağlaya ağlaya uykuya dalmak yerine, kendinize bir takım zor sorular sorun. İşiniz neden başarısız oldu? Seçtiğiniz ürün ya da pazar mı doğru değildi? Pazarlamanız mı yetersiz veya etkisizdi? Pazarınız mı fazla doymuştu? Nerede hata yaptığınızı belirleyebilirseniz, bu deneyimlerinizi gelecek sefer başarılı olabilmek için bir yol haritası olarak kullanabilirsiniz. 


Asla Vazgeçmeyin


Bazı girişimciler, belli bir maddi hedefe ulaştıklarında, veya belli sayıda müşteri kazandıklarında, veya (…….buraya kendi hedefinizi ekleyebilirsiniz), iş sahibi olarak hayatlarının sihirli bir şekilde kolaylaşacağını düşünür. Acaba öyle mi olur? Hiç de değil. İsteseniz de, istemeseniz de, her gün, sabahtan akşama kadar aynı tempoyla çalışmayı sürdürmek zorundasınız.  


Bazı günleriniz diğerlerinden daha kolay olabilir veya bazı hatalarınız size daha pahalıya patlayabilir. Ama işiniz ne durumda olursa olsun, asla vazgeçmeyin. Çabanızı sürdürün, hatalarınızdan ders alın ve ilerlemeye devam edin. Unutmayın ki, kendi işinizi kurmuş olmakla, diğer birçok kişiden çok daha başarılı sayılırsınız. Özellikle de size bu iş asla tutmaz diyen ya da yüzünüze karşı alay edenlerden. Unutun onları. Kendi işinizin patronu olun ve onu başarıya ulaştırın – zira siz harika birisiniz! 




Kaynak: Small Business Trends

10 KEZ BAŞARISIZ OLAN GİRİŞİMCİDEN ÖĞRENEBİLECEĞİNİZ 9 DERS

“10 işten dokuzu başarısız oluyormuş: Ben de kusursuz bir plan yaptım – ve 10 yeni iş kurdum.“ Robert Kiyosaki

Kiyosaki doğru söylemiş.

Ama kurduğunuz 10 işin hepsinde başarısız olmanıza rağmen, sonunda 3 milyon Dolarlık bir şirket yaratabilmek nasıl bir duygudur acaba?

O zaman sizi Classy Llama’nın kurucu ortağı ve CEO’su olan Kurt Theobald’la tanıştırayım.  

Evet  — Theobald 5 yıllık bir süre içerisinde 10 yeni iş kurmuş ve bu işlerin hepsi de batmış. Ama küllerinden doğmak tam da böyle bir şey işte – 11’inci denemesinde hedefi tam 12’den vurmuş. 

Inc. dergisinin yayınladığı “2013 yılında Amerika’nın en hızlı büyüyen 500 şirketi” sıralamasında 454. sırada yer alan, Theobald’ın (ortağı Erik Hansen ve 23 kişilik ekibiyle birlikte) kurduğu şirket, bu yıl 3 milyon dolarlık bir ciroya ulaşmayı hedefliyor. 

Theobald’le şans eseri olarak karşılaştığımda, aramızda 60 dakikalık bir sohbet geçti ve ben başarısının sırrını öğrenebilmek için elimden gelen her şeyi yaptım. 

Şimdi bir sandalye çekip oturun ve anlatacaklarımı dikkatle not alın. Zira Theobald’den öğrendiğim 9 ders aslında bir hazine değerinde.

Ama ben bunları size hediye edeceğim: 


Ders #1: Fırsatçı girişimcilik - stratejik girişimcilik: Bunlardan biri ölümcüldür. 
Eski bir sözlükte “parlak nesne sendromu” (shiny object syndrome) diye bir arama yapsanız, karşınıza hemen Theobald’ın bir fotoğrafı çıkar. Onda da bu hastalık vardı ve hiç de hoş bir şey değildi. 

“Yaptığım şey gerçekten büyük bir hataydı. Bir şey ilginç göründüğünde, hemen peşinden giderdim. Karşıma ne çıkarsa çıksın – bir

sürü fırsatın peşinden koştum ve hiç birine stratejik açıdan bakmadım.  Bu da birçok başarısızlığa yol açtı”.


Ders: Stratejik davranın. Gözünüze parlak görünen her fırsatın peşine düşmeyin. Temel yetkinliklerinizi ve amacınızı tam olarak belirleyin ve “fırsatları ayırt edebilmenin” ne anlama geldiğini iyice öğrenin. 


Ders #2: Başarısızlığı erken kabullenin, ama çok da erken değil. 

“Başarısızlığı erken kabullenmek”, yeni iş kuranlar dünyasının düsturu haline geldi. Evet – bu her yeni iş için geçerli bir tavsiyedir. Ama bunun fazla abartıldığı bir örnek yok mudur acaba? 

5 yıl içinde 10 başarısızlık – burada sözü Theobald’a bırakıyorum: “ Çok çabuk pes etmek pek de akıllıca olmayabilir. Ben sabırsız bir kişiyim – bu da bir zayıflık aslında. Çabuk vazgeçiyorum – hatta bazen çok çabuk vazgeçiyorum. Bazen en başarılı girişimciler bile işin peşini bırakmaz, o fikri başka açılardan uygulamayı dener ve belli bir zaman sonra da başarıyı yakalar. İşe asılırlar ve başarının formülünü bulurlar.” 

Ders: Evet – “erken başarısızlık” yaklaşımını kabul edin. Ama onu kararlılık ve inatla dengeleyin. Altın damarına iki karış kala kazmaktan vazgeçen bir madenci gibi olmayın. 

Ders #3: Kendi formülünüzü bulun

Dünya üzerinde başarılı olmuş bütün işlerin ortak bir noktası vardır: Hepsi kendi “gizli soslarını” bulmuşlar, sonra da yükselmeye başlamışlardır. Ama gizli sosunuzun formülünü bulmadan yükselemezsiniz

Theobald yaşadığı 10 başarısızlıktan birini şöyle anlattı: “İş kapanma noktasına geldiğinde, kurduğum iş modelini sürdürebilmek için yeterli gelirimiz yoktu. Ayakta kalamayacaktık ve uyguladığımız formül de temelden yanlıştı. Bunu anladıktan kısa bir süre sonra gidip kişisel iflas başvurusunda bulundum”. 

Ders: İşi önce oturtun, sonra büyütün. Nathan Furr ve Paul Ahlstrom, yazdıkları ‘Nail It, Then Scale It’ adlı kitapta bu tavsiyeyi ısrarla vurguluyorlar. Bunun tersini yaparsanız, 100 metrelik bir uçurumdan aşağı yuvarlanırsınız. 


Ders #4: Kendinizi tanıyın

Ya girişimcisinizdir, ya da değilsinizdir. O kadar. İkisinin ortası yoktur. “Birazcık” hamile olunmaz. Kendi kişilik özelliklerinin bilincinde olan girişimcilerin, işin sırrını çözüp uzun vadede başarılı olma şansları daha fazladır. 

Theobald bu konuyu şöyle açıkladı: “Günlüğüme hep iki şey yazdım: Birincisi, düştüğüm zaman tekrar  ayağa kalkıyorum. Her seferinde. İkincisi de: Ayağa kalkıyorum, çünkü bir girişimci olarak ben buyum. Ayağa kalkmamak, kendi kişiliğime ihanet olur. O kadar başarısızlığa rağmen, asla vazgeçmememin nedeni bu. Pes edemezsiniz. Gerçekten başka bir seçeneğiniz yoktur. Zira böyle bir seçim yaptıysanız, bu uğurda tüm hayatınızı feda etmeniz gerekir.”

Ders:  Not edin. Bir girişimci olduğunuza gerçekten inanıyorsanız, bunu bir kişilik özelliği olarak hemen benimseyin. Kendinizi inandırın ve ona göre yaşayın. Ben bunu henüz 14 yaşındayken yaptım. Siz benim bir yazar olduğumu düşünebilirsiniz, ama ben bir girişimciyim. O kadar. Ve bundan asla vazgeçmem. 


Ders #5: Daha derin bir nedeniniz olmalı

Simon Sinek, bu konuyu ünlü TED Talk konuşmasında vurguluyor. Konuşmayı bu güne kadar dinlemediyseniz, bu yazıyı okuduktan sonra mutlaka dinleyin. Theobald; “Bence çok başarılı olan girişimcilerin mutlaka daha derin bir nedeni oluyor. Yaptıkları iş için çok daha önemli bir amaçları var. Bu konuda düşünebildiğim en güncel ve en iyi örnek, hissedar olmaması ve ücret olarak sadece 1 Dolar almasına rağmen Apple’a geri dönen Steve Jobs. Sırf büyüklüğünü kanıtlamak için yaptığı bir şeydi bu. Sadece en büyük olmak ve dünyada iz bırakmak istiyordu. Benim için her şeyi değiştiren, bu düşünce tarzı oldu. Olağanüstü başarılı girişimcilerle sıradan bir başarı yakalamış olanlar arasındaki temel farkı yaratan şey budur.”

Ders: İyice düşünün ve derinde yatan nedeninizi bulun. İşe sadece olası bir servet,  özgürlük ve bağımsızlık kazanmanın getireceği yararlar için girişiyorsanız, zaman içerisinde bir tren kazasına uğrama olasılığınızın yüksek olduğunu söyleyebilirim.

Ders #6: Konu siz değilsiniz

Derin nedenin anlamını kavrayabildiniz mi? Eğer cevabınız evetse – o zaman girişimcilikte asıl konunun siz olmadığını anlamışsınızdır. 

Theobald bunu şöyle açıklıyordu: “Fırsatların peşinde koşarken, kendiniz için bir şeyler elde etmeye çalışıyorsunuz demektir. Oysa ben başarıyı ancak, düşüncelerimi önemli ölçüde değiştirdiğim zaman kazanmaya başladım. Sadece kendi çıkarımı düşünmekten vazgeçip, başka insanları başarılı kılmaya odaklandım. Bu düşünce tarzı da çok farklı sonuçlar yarattı.”

Ders: Bakış açınızı 180 derece değiştirin. Kendinizi … yerine koyun. (Evet, buradaki boşluğu siz doldurun. Müşteri, ekip arkadaşı, tedarikçi, iş ortağı, her kimse…) Hedefiniz bu kişileri başarılı kılmak olsun. Internet girişimcisi Jeff Walker buna “refah iksirini” paylaşmak diyor. Böyle yaparsanız, kendi refahınız için en ufak bir çaba göstermeniz gerekmez. 


Ders #7: Gerçekten başarmak için; kontrolü devredin

Başarının gerçek sırrını bilmek ister misiniz? Başkalarına yetki verin, kontrolü devrederken başarılarını da destekleyin. ‘Ne? Kontrolü bırakmak mı? Asla! Bu iş benim bebeğim gibi; o bana ait. Onu ancak ben kontrol ederim. Ayrıca, ben maaşlı işimi elimde hiçbir kontrol olmamasından bıktığım için bıraktım.’ 

Theobald bu görüşlere şöyle karşı çıkıyor: “Kontrol tehlikeli bir şeydir. Aslında kontrolden vazgeçerek daha fazla kontrol kazanırsınız. Kontrolü başkalarıyla paylaşırsanız, karar verme ve ilerleme yolundaki sorumlulukları da paylaşmış olursunuz. Zaten başarıyı tek başınıza elde edebilecek kadar da zeki olamazsınız.”

Ders: Kontrolün bir kısmını devredin ve başkalarına da yetki verin. İşinizde sizin gerçekten kontrol etmeniz gereken en önemli alan, vizyon, amaç (derin neden) ve temel değerlerdir. 


Ders #8: Kazancınıza değil, verimliliğe odaklanın 

Evet – kar etmeniz lazım. Evet – gelir sağlamanız lazım. Ama sadece kazancınıza odaklanırsanız, daha büyük fırsatları kaçırırsınız. 

Theobald bunu şöyle açıkladı:“Daha verimli çalıştığınız zaman, pastanız daha çok büyür, böylece sizin payınıza düşen dilim de daha büyük olur. Elinizdeki olanakları güçlendirip, diğer kişilere ve ekibinize de güvenirseniz, sonuçta daha karlı çıkarsınız. O yüzden, elde edeceğiniz kazançtan çok verimliliğe odaklanın. O zaman uzun dönemde çok daha fazla yol alırsınız.”

Ders: Kendi cüzdanınızı düşünmekten vazgeçin. Tekrar söyleyeceğim, asıl konu siz değilsiniz. Başkalarına nasıl yetki vereceğinizi, kontrolü nasıl devredebileceğinizi düşünün ve bu süreç içerisinde zamanınızı ve enerjinizi verimlilik için harcayın. Sonuçta ne mi olur? Yiyeceğiniz pasta dilimi çok daha büyük olur. 


Ders #9: Yanlış yapıyorsunuz…

Theobald aynı zamanda “Altta Yatan Gerçeği Bulmak” (Finding Truth At The Bottom) adlı bir kitap yazmış, bana da bir kopyasını verdi. Yazımı o kitapta okuyup beğendiğim bir sözle bitirmek istiyorum. Kitabın kahramanı, sürekli çabalayıp tökezleyen, ama hep aynı şeyleri yapmaya devam eden biri. Adamın akıl hocası, yapmakta olduğu hatayı şu sözlerle yüzüne tokat gibi vuruyor: 

“Yaptığın şeyleri aynen yapmaya devam edersen, hiçbir şey elde edemezsin. Başını beton bir duvara devamlı vurursan, o duvar birden bire yıkılmaz. Aksine, sonunda sen kendini kaybedip yere düşersin. O yüzden, yaklaşımını değiştirmek zorundasın”. 

Theobald’den öğrendiğim 9 dersi size kısaca özetledim. Belki kendi işinizi değiştirmeniz için bir yararı olur. Ama bunları sadece okumakla kalmayın. Harekete geçin ve hatalarınızı onarın. Aksi halde, beton bir duvarın önünde yığılıp kalabilirsiniz ve bunun için kendinizden başka kimseyi suçlayamazsınız. 

Buna izin vermeyin. 




Kaynak: Forbes


 

TÜRKİYE JAPONYA VE AMERİKA'DA GİRİŞİMCİLİK

Büyüklerimizin meşhur sözüydü; ” ekmek aslanın ağzında.” Bunun anlamı; ekmek yani iş sahibi olmak istiyorsan aslan kadar güçlü şartları yenecek donanımlar edinmelisin. Yarım yamalak bilgi ve becerilerle bu hayat şartlarından ekmek kazanamazsın…

Türkiye dört mevsimi bir arada yaşayan, tabi, tarihi ve kültürel zenginlikleri kadar yerüstü ve yer altı kaynakları bakımından zengin bir ülke.
Bu coğrafya parçasında yaşayan halk, dünyanın en hareketli milletinin bir parçası, asırlarca devlet üstüne devlet kurmuşlar, yurt üstüne yurt edinmişler, gittikleri yerlerin şartlarına razı olmayıp şartları kendileri belirlemişler.
Onca genetik tecrübeden sonra teşebbüs gücü felç olmuş ve her şeyi devletten ya da başkalarından bekleyen bir toplum haline nasıl geldik?
Bana inanmayan bu satırları okuduktan sonra sokakta rastladığı her yaştan gençlere sorsun:”Nerede okuyorsun ve mezun olunca ne yapacaksın?” Alacağı cevaplar.” Lisede okuyorum, üniversite sınavına gireceğim; meslek lisesinde okuyorum, bir fabrikada iş bulursam çalışacağım; iktisat, mühendislik okuyorum okul bitince iş arayacağım… Nadiren başka şeyler duysanız da genel ağırlık bu merkezde olacak.
İşsizliğin temelinde, sahip olduğumuz kaynakları yerel, ulusal ve küresel ihtiyaçları karşılayacak şekilde değerlendiremediğimiz kadar gençleri lüzumlu hizmet alanlarında yeterli bilgi ve becerilerle donatamadığımız yatar.
Devlet eliyle kurumsal eğitim hizmetlerini sunmaya başlamadan önce gençlere, Ahilik sistemi içinde eğitim veriliyordu. Bir takım süreçlere ve standartlara bağlı bu eğitimi gerçek iş şartlarında ve gerçek iş ortamında alan gençler, eğitimin sonunda mutlaka kendi işini kuruyordu yani müteşebbislik hayatın içinde öğretiliyordu ve sistem sadece esnaf ve sanatkâr değil bir nevi girişimci yetiştiriyordu. Biz bu sistemi modern zamana taşıyamadık, taşımak istediğimizde çok geç kaldık ve 27 senedir bir düzene oturtamadan sistemin öğrenci kaynağı kuruyunca girişimci geleneğimiz de çöktü.
Şimdi yeni girişimcilere ve yeni nesil esnaf ve sanatkâra ihtiyaç var. Bu amaçla herkes parça parça bir şeyler yapmaya çalışıyor ama ortaya bir resim çıkmıyor, yapılanlar derde deva olmaktan çok uzak ve klasik tavrımız olan “mış gibi” yapmanın ta kendisi.
Derli toplu bir girişimcilik sistemine ihtiyaç var. Bize yarayışlı sistem önerimizden önce dünyanın önde gelen ülkelerinden Japonya ve Amerika’da nasıl bir girişimcilik uygulanıyor onu dilerseniz Dr. Max Georg Meier’in(*) izlenimlerinden aktaralım.
“Japonlar, sanayi devriminden sonra dünyaya “Japon Mucizesini” yaşatan millet. 1970’li yılların ortasından 90’lı yıllara kadar devam eden bu mucize birden bire çöküşe geçince Japonya’da derin bir arayış başladı. Ekonomik yapılarını ve sistemlerini sorguladılar.  Küreselleşmenin ortaya çıkardığı kıran kırana rekabet koşullarına uymayan dev şirket yapılarını KOBİ’lere dönüştürmek için bir master plan yaptılar.  Girişimciliği öne çıkardılar, KOBİ’lere daha geniş destekler sundular. KOBİ politikasını belirlemek için KOBİ Enstitüsünü kurdular. 
Yapılan araştırmada Japonların girişimciliğinin temelinde: % 60,6 hayallerini ve rüyalarını gerçekleştirmek; diğerleri ise eğitimini ve yeteneklerini değerlendirmek;  işçi maaşıyla yetinmemek; kendi işinde daha çok çalışmak ve daha çok para kazanmak; çalıştığı şirketi iflas etmek; zamanı daha iyi planlayabilmek; birikimini daha iyi değerlendirebilmek; patronuyla anlaşamamak; başkalarının önerisi gibi sebepler olduğu anlaşılmış.
Başka bir araştırmada Japon KOBİ’lerinin daha fazla büyümek istemedikleri bu nedenle ‘network” modeli çalışmayı benimsedikleri tespit edilmiş.
Japon KOBİ’leri girişimcilik kültürünün gerekliliğine inanmışlar. Bu kültür yeni KOBİ’lerin doğacağı iklim olarak görülmüş.
Japon girişimcileri işin riskinin farkındalar ve bilerek üstlendikleri bu risk onlarda güven duygusu oluşturmuş.
Japon işletmeleri personeline rağmen değil, onlarla birlikte kuruluyor. İşçilerle müthiş bir istişare içindeler. Ekip ruhuna ve yenilikçiliğin büyüsüne inanmışlar. Geçici işçiler bile toplantılara katılıyor, stratejiler birlikte belirleniyor, gelecek birlikte planlanıyor. Personelin eğitim ve mutluluğu onlar için her şeyden önemli. Girişimciler, personelin mutluluğundan emin olarak iş yapmayı tercih ediyorlar. 
Japonlar ‘girişimci yetiştirilebilir mi’ konusunda net değiller ama bir girişimcide bulunması gereken yeteneklerin; geniş ufuklu, yaratıcı-yenilikçi, iş bitirici, yönetme gücü ve pazarlık gücünden; karakterinin ise kararlı, özgürlüğüne düşkün, risk almada istekli, hedefleri gerçekleştirmede ısrarlı gibi özelliklerden oluşmuş bir girişimci profili belirlemişler.
Bu konularda ailelerin ve okulların katkısı olabileceğine inanmışlar. Ama girişimciliğin desteklenmesi için “finansal destekleri” olmazsa olmaz kural olarak görüyorlar
Japon girişimciyi kendi işini kurmaya iten sebeplerin başında aileden ve akrabalardan etkilenme geliyor. Geriye kalan bölümü ise kendi çalıştığı işinden etkileniyor.
Girişimcilikte Amerika’da sistematik bir destekten söz edilirken, Japonlar kendi yeteneklerine güveniyorlar.
Üniversiteler Japonya’da girişimcilik konusunda hiçbir şey yapmazken, bazı özel kuruluşlar girişimcilik eğitimi veriyor ve deneyimli işadamları bu eğitimde kendi deneyimlerini anlatıyor. Amerika’da ise eğitim faaliyetleri son derece yaygın ve etkili bir şekilde sürdürülüyor.
Kefalet programları, risk sermayesi gibi alternatif finansal araçlarla, devamlı danışmanlık hizmetleri Japonya’da kullanılmazken, Amerika’da aynı konularda yaygın bir kullanım göze çarpıyor.
Japonya’da yürütülen girişimcilik araştırmalarının sonunda uygun girişimcilik ikliminin oluşturulması için şu politikalar ve stratejiler tespit edilmiş.
Girişimcilerin en çok zorlandığı konular; finansman, kalifiye eleman, danışmanlık hizmetleri, girişimcilik yeteneği ve bilgisi.
Bu sorun alanlarıyla ilgili olarak tekno parklar kurulmuş, eğitimler verilmeye başlanmış, finansman destekleri arttırılmış ve ayrıca girişimci bilgilendirme merkezleri, eğitim faaliyetleri, gönüllü kuruluşların destekleri, kadın girişimcilerin özendirilmesi gibi bir dizi program uygulamaya konulmuş.”
Anlaşıldığı kadarıyla her ülkenin kültürüne ve insan yapısına göre değişen bir girişimcilik uygulaması var. Bu değişikliğe rağmen bir gerçek şu ki hiçbir yerde girişimciler kendi kaderine terk edilmiyor. Girişimcilikte insan karakteri ve doğal yetenekler önemli yer tutuyor ama ailenin, ülkenin sahip olduğu girişimcilik kültürü en belirleyici iklimi oluşturuyor.
Yukarıda ifade ettiğimiz gibi, Ahilik sistemi ve gelenekselleşmiş hali önemli bir girişimcilik kültürümüzdü. Onu modernize edemedik, insan karakterimiz girişimciliğe müsait fakat onu geliştirecek bütüncül sistemler gerekiyor. Devlet bir takım destekler ve teşvikler sağlasa da bunlar sağlam politikalara ve stratejilere dayanmayınca netice almak zorlaşıyor. KOSGEB’in girişimcilik eğitimlerine katılan 110 bin adaydan sadece % 4,5 inin kendi işyerini açabildiğini düşünürsek sistemin yetersizliğini daha iyi anlarız.
Girişimcilik meselesinin Türkiye’de özenle ele alınmasına, politika ve stratejileri ile paydaşlarının belirlenmesine ve doğru işleyen bir sistemin kurulmasına şiddetle ihtiyaç var. 


Kaynak: www.manisadenge.com/turkiye-japonya-ve-amerikada-girisimcilik-makale,783.html

2 Mayıs 2014 Cuma

EN ZENGİN 9 GİRİŞİMCİDEN TAVSİYELER

Steve Jobs

• İnovasyon, lider ile onu takip eden arasındaki farktır.
• Zamanınız sınırlıdır. Bu yüzden başkalarının hayatını yaşayarak zamanınızı israf etmeyin.
• Sadece müşterinin ne istediğini sorup, ona göre bir şeyler üretemezsiniz. Böyle yaparsanız, müşteri bu sefer başka bir şey isteyecektir.
• Öleceğinizi düşündüğünüzde kaybedecek bir şeyiniz olmadığım anlarsınız. Bu da kalbinizin sesini dinlemek için yeterlidir.
Bili Gates:
• En mutsuz müşterileriniz en iyi eğitmenlerinizdir.
• Beklentiler ve varsayımlar, insanlar onlara inandıkları an gerçek olurlar.
Mark Zuckerberg
• Basit işler yaparak başlarsanız, çok gelişme gösterirsiniz.
• Bitirilmiş iş, mükemmel olarak ileride yapılacak işten çok daha iyidir.
• Kural: Hizmet üretmek için para harcamıyoruz. Para kazanmak için hizmet üretiyoruz.
Warren Buffet
• Kural 1: Hiçbir zaman para kaybetmeyin.
• Kural 2: Birinci kuralı hiçbir zaman unutmayın.
• Yanlış şeyler yapmadığınız müddetçe, az sayıda doğru şey de yapsanız başarılı olursunuz.
• Her zaman kendinizden daha iyilerle takılın.
• Zengin olacağımdan hep emin oldum. Bundan bir dakika bile şüphe etmedim.
• Borsadan alım yaparken hep şunu düşündüm: Borsayı yarın kapatacaklar ve beş yıl sonra açacaklar.
• Satış gücünüze güvenmeyin. Satın alma gücünüze güvenin. Öyle iyi bir fiyata satın alm ki, satarken az bir beceriyle bile para kazanıyor olun.
Henry Ford
• Yapabileceğinizi düşündüğünüzde de, yapamayacağınızı düşündüğünüzde de haklısınız!
• Bir dolar karşılığında ne kadar çok şey verebileceğini düşünen bir insan, bir dolar karşılığına ne kadar az şey verebileceğini hesaplayan bir insandan başarıya daha yakındır.
• Bağımsızlığı parayla kazanabileceğinizi düşünüyorsanız yanılıyorsunuz. Bağımsızlığınızı bilgi, tecrübe ve beceriyle kazanabilirsiniz.
• Başarının sırrını mı arıyorsunuz? Başarının sırrı, başkalarının yerine kendinizi koyup dünyaya onların nasıl baktığını anlayabilme becerisinde gizlidir.
• Daha akıllıca işe koyulmanın tek yolu başarısızlığı yaşamaktır. Mark Cuban
• İşinizi ve sektörünüzü, dünyadaki diğer insanlardan çok daha iyi bilin. Sevdiğiniz işi yapm, ya da o işi yapmayın.
• Hazırlıklıysanız ve neye mal olacağını biliyorsanız, risk almıyorsunuz demektir. Geriye oraya nasıl gidileceğini hesaplamanız kalıyor.
• 10 bin kişi aynı işi yapmaya çalışıyorsa, neden 10 bin birinci kişi siz olasınız ki?
• Para, diğer insanlara karşı aldığınız puanları gösteren bir skorboard’tur.
Michael Dell
• Mükemmel fırsatı yakalamayı beklemeyin, iyi fırsatları yakalayın.
• Başarılı olmak için üstün zekalı, veya üniversite mezunu olmanız şart değildir. Hayal etmeniz yeterlidir.
• Sadece hoşlandığım şeyleri yapmaktan hoşlanmam. Yaptığım şeyler şirketimin başarısına katkı yapmalıdır. En hoşlandığım şey ise şirketimin başarılı olmasıdır.
Thomas Edison
• Başarılı bir insan bana gösterin, size başarısızlığın adresini göstereyim.
• Satmayacak bir şeyi icat etmek istemem.
• Pek çok insan fırsatları kaçırır, çünkü fırsatlar giyinmiş ve zor bir şekilde karşısına dikilir.
• İnsanların çoğu, devam etmekten vazgeçtiklerinde başarıya aslında çok yaklaştıklarını fark etmezler.
J.P.Morgan
• Kirazları, ağaca arkanızı dönerek toplayamazsınız.
• Hiçbir problem, basitleştirilmeden çözümlenemez.
• Gidebildiğiniz yere kadar gidin ki daha da ilerisini görebilin.
• İleriye doğru adım atma kararını vermeniz demek, olduğunuz yerde kalmayacağınıza karar vermeniz demektir.
• Bir insanın bir şeyi yapmasının iki sebebi vardır. Birinci sebep ‘iyi sebep’tir. İkinci sebep ise ‘gerçek sebep’tir.
window.setTimeout(function() { document.body.className = document.body.className.replace('loading', ''); }, 10);