:include data='blog' name='all-head-content'/> Kasım 2013 - GİRİŞİMCİLİK

10 Kasım 2013 Pazar

GİRİŞİMCİLER İÇİN 24 İŞ FIRSATI

Türkiye, girişimci bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Bu anlamda uluslararası alanda yapılan araştırma sonuçlarından çıkan rakamlar istenilen düzeyde olmasa da yine de umut verici. Küresel Girişimcilik Raporu (Global Entrepreneurship Monitor)’un 2011 rakamlarına göre, 18-64 yaş aralığındaki potansiyel ve yeni girişimci oranlarının toplamını ifade eden toplam girişimcilik aktivitesi, Türkiye’de 2010 yılında yüzde 8.6 iken, 2011 yılında yüzde 11.9’a çıktı.
image.axd?picture=2012%2f6%2fis modelleri Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Zira bu rakam 2006 yılında yüzde 6.1 seviyelerindeydi. Potansiyel girişimcilik rakamlarındaki artışın da gözle görülür bir şekilde artış kaydettiğini görüyoruz. Türkiye’deki potansiyel girişimci oranı 2006 yılında yüzde 2.2 iken, 2011 yılında bu oran yüzde 6.3’e çıkmış. Yine, 2006 yılında yüzde 4 olan yeni girişimci oranı da geçtiğimiz yıl yüzde 6’ya yükselmiş.
Rakamlar bize Türkiye’nin girişimcilik anlamında altı yıl önceden çok daha farklı bir tablo çizdiğini gösteriyor. Biz de kapak haberimizi hazırlarken girişimciler ve girişimcilik ruhu artan Türkiye için önümüzdeki dönem trend olabilecek karlı ve yeni iş modellerini araştırdık. Özellikle tarım ve hayvancılıkta yeni iş fırsatları dikkat çekiyor. Bu iş fırsatlarının çoğu da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından destekleniyor.
Bunun yanı sıra genç nüfusuyla övünen ancak hızla yaşlanan Türkiye’nin yaşlı ekonomisine yönelik yeni girişimcilere ihtiyacı olduğu da başka bir gerçek.
Çaydan kahvaltı büfelerine süs bitkisinden su piresi yetiştiriciliğine kadar bin TL’den bir milyon TL’ye yatırımla kadar kurabileceğiniz birbirinden ilginç 24 iş modelini Ekonomist araştırmış.

İşte birbirinden ilginç 24 iş modeli;

BOMBUS ARISI  – Devlet hormon yerine döllenmeyi teşvik ediyor
image.axd?picture=2012%2f6%2fBombus arilari Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Hormonlu üretime karşı iyi tarım uygulamaları içinde yer alan ve Tarım Bakanlığı’nın da desteğine tabi olan bombus arıları son zamanların en gözde girişim alanlarından biri. Bombus arıları polinasyon (döllenme) amaçlı kullanılıyor. Döllenme için havanın belli bir sıcaklıkta olması gerekiyor. Üretimde hormonun yerini alan bombus arılarının kullanılması desteklenerek hormonsuz sebze meyveye geçiş hedefleniyor. Antilsan Satış ve Pazarlama Müdürü Ulaş Yıldırım, hormonsuz üretime fırsat veren bombus arısında en büyük üreticilerden biri olduklarını söylüyor. Belçika ortaklı bir şirket olarak Antalya Çakırlarmevkiinde yer alan üretim tesislerinde 350 bin kovan bombus arısı üretildiğini kaydeden Yıldırım, bunun 200 bin kovanını Avrupa ülkelerine ihraç ettiklerini kaydediyor. Seralardaki doğal döllenmeyi sağlayan bombus arıları üstelik devlet teşviki kapsamında. Öyle ki, geçtiğimiz beş yıl içerisinde bombus arısı için yapılan destek miktarı yaklaşık 6 milyon TL’ye ulaştı. Organik ve iyi tarım uygulamaları için ayrılan destekler bu seviyede olunca seralardaki bombus arısı kullanımı da iki katına çıktı. Bu arıların ömürleri 45 gün ve bir kovan arının fiyatı 150 ile 200 TL arasında değişiyor. Bir kovan arı ile 2 bin metrekarelik serada döllenme yapılabiliyor.
DİKENLİ İNCİR – Bir diğer adı da Frenk yemişi
image.axd?picture=2012%2f6%2fdikenli incir Birbirinden ilginç 24 iş modeli !Kendiliğinden doğada yetişen, kaktüsgillerden bir bitkinin meyvesi olan dikenli incir, Mersin’in Tarsus İlçesi’ndeki köylülerin önemli geçim kaynaklarından birisi haline geldi. Türkiye’nin hemen hemen her yöresinde görülen ancak, Akdeniz ve Ege’de daha sık rastlanan yabani bir bitki olan dikenli incir, halk arasında ‘Frenk inciri’, ‘Frenk yemişi’ olarak da biliniyor.
Kıraç alanlarda, kurak ve kireçli topraklarda yetişen, ana vatanı ise Güney Afrika olan dikenli incirin Tarsus’a bağlı köylerde hasadı yapılıyor. Yıllık ise 150 bin ton civarında toplanıyor. Tarsus Ziraat Odası Başkanı Ali Gezer, “Dikenli incir kırsal kesimlerde yol kenarlarında bile kendiliğinden yetişiyor. Köylüye de sadece toplayıp satmak kalıyor” diyor. Köylüden 20 kilogramlık sandıkta 12-13 TL’den alınan bu ürün, 60 TL’den alıcı buluyor.
Dikenli incir için özellikle Fransa’dan talep aldıklarını ifade eden Gezer,” “Ayrıca Hacettepe Üniversitesi ile yürüttüğümüz bir projeyle bu ürünü ilaç sektörüne de kazandırmayı hedefliyoruz” diyor.
SOLUCAN GÜBRESİ – Yüksek kaliteli gübrenin hammaddesi
image.axd?picture=2012%2f6%2fsolucan+g%c3%bcbresi Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Solucan gübresi, 50 yılı aşkın bir süredir ABD başta olmak üzere Avrupa’da ve dünyanın birçok başka ülkesinde üretiliyor. Her tür meyve, sebze, ağaç ve bitki türlerinin yetiştirilmesinde de yaygın olarak kullanılıyor. Bu solucanlara besin maddesi olarak verilen organik olarak yetiştirilen büyükbaş hayvan dışkılarını, organik bitkisel menşeli atıkları ve geri dönüşümde kullanılabilir nitelikte evsel ve kâğıt atıklarını, kısa süre içerisinde dönüştürmek sureti ile oluşturdukları gübre, yüksek kalitede bir gübre.
Bu anlamda iş fikri oluşturmuş girişimciler var. Örneğin, İstanbul ve Antalya’da bunun için kurulmuş solucan gübresi üretim tesisleri var. Siz tesis kurmasanız bile bu işe kompost kutular alarak başlayabilirsiniz. Bu kutular sayesinde, evlerinizden çöp olarak atılan sebze, meyve kabuk ve posaları, yumurta kabukları gibi değerli organik atıkları değerlendirerek, yüksek kalitede yüzde 100 organik solucan gübresine dönüştürebilirsiniz. Hatta bunu yaşadığınız mahalleye yayarak, işinizi büyütebilirsiniz. Günlük 250 gramlık evsel atık, 500 solucanla gübre haline dönüştürülebiliyor. Gübrelerin kilogramı ise 2 TL’den satılıyor. Kutuların fiyatı 250 ile 550 lira arasında değişiyor.
TATLI PATATES – Hem zahmetsiz hem de pahalı
image.axd?picture=2012%2f6%2ftatl%c4%b1 patates Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Manavlarda kilogramı 15-20 liradan satılan tatlı patates, Türkiye’de henüz çok yaygın değil. Oysaki en az normal patates kadar zahmetsiz yetişiyor. Tek farkı ise tatlı patatesin daha sıcak iklimlerde yetişiyor olması. Türkiye’de tatlı patatesin sadece Hatay’da yetiştirildiğini söyleyen Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Emin Çalışkan, ürünün yüksek gelir sağladığına dikkat çekiyor.
Üniversite olarak laboratuvarda ürünün hastalıklı genini temizlediklerini ve verimli hale getirdiklerini belirten Çalışkan,” 3-5 yıl içerisinde bu ürüne olan talep artacak. Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Ege kıyının bölgeleri ile Samsun, Çanakkale, Yalova, İstanbul ve Kırklareli bu ürünün yetişmesi için ideal” diyor. Özellikle ürüne Avrupa ülkelerinden ciddi bir talep olduğunu ifade eden Çalışkan, şu bilgileri veriyor: “Patatesin yetişme süresi dört ay. Bir dekara yaklaşık 3 bin civarında fide gerekiyor. Bir fidenin fiyatı ise 10 ile 20 kuruş arasında değişiyor. Bir dekar araziden yaklaşık 50 ile 60 kilogram arasında ürün almak mümkün.”

KALAMATA ZEYTİN – Çuvalların gözdesi
image.axd?picture=2012%2f6%2fkalamata zeytini Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Sandviç ve kanapelerin vazgeçilmezleri arasına giren kalamata zeytini, son zamanlarda oldukça revaçta. Özellikle ABD’de oldukça moda olan kalamata zeytini, Avrupa’da da çok tüketiliyor. Türkiye’de iri olması nedeniyle ‘eşek zeytini’ adı verilen bu tür, normal zeytinin iki katı büyüklüğünde. Ödemiş, Tire ve Akhisar yörelerinde yetişen bu zeytin, adı Yunanistan’ın Kalamata yöresinden geliyor. Bu zeytin sirkeyle terbiye ediliyor ve mayalanıyor. Tadı ise turşuya benziyor. Bu zeytinin aynı zamanda iyi bir ihraç ürünü olduğunu söyleyen Hisar Zeytincilik Gıda Mühendisi Kemal Cengiz, “Özellikle ABD, Türkiye’den her yıl 5 bin ton kalamata zeytini ihracatı yapıyor. Ancak üretim hala yetersiz” diyor. Bu zeytinin yetiştiriciliğinin yanı sıra değişik ambalajlarda pazarlamasının da yapılabileceğini kaydeden Cengiz, yaklaşık 700 bin TL’lik yatırımla, 200 adet zeytin tankı alınabileceğini ve zeytin kilogramının 2,5 liradan satılabileceğini ifade ediyor.

AGAVE ŞURUBU – Kaktüsten yapılan doğal şurup
image.axd?picture=2012%2f6%2fagave %c5%9furubu Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Agave şurubunu son zamanlarda yemek ve özellikle tatlı tariflerinde daha sık duymaya başladık. Aslında agave şurubu, agave kaktüsünden elde edilen doğal bir tatlandırıcı. Agave kaktüsü aynı zamanda tekila içkisinin de elde edildiği bir bitki. Şurup ise kaktüsün içindeki sıvı. Bu sıvı, beyaz şekere göre yüzde 25 daha tatlı olduğundan, daha az kullanılması yeterli oluyor. Bir diğer özelliğinin ise vücut tarafından daha kolay metabolizma edilmesi yani kan şekerini daha az yükseltmesi olarak ifade ediliyor. Kıvam ve renk olarak bala benzeyen bu şurup, Türkiye’ye The LifeCo firması tarafından getiriliyor. The LifeCo’nun kurucusu Ersin Pamuksüzer, ürünün özellikle ABD ve Avrupa’da oldukça fazla tüketildiğini ancak Türkiye’de yeni yeni tanınmaya başladığını ifade ediyor. Eczane, aktar ve marketlerde rahatlıkla satışı yapılabilecek bu ürünün bayiliğini yapabilirsiniz. Agave şurubunun fiyatı ise 19 ile 195 lira arasında değişiyor.
SU PİRESİ – Akvaryumların temizlikçileri
image.axd?picture=2012%2f6%2fsu piresi Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Su pireleri, akvaryum yetiştiriciliğinde en çok kullanılan canlı yemlerden biri. Genel olarak su birikintilerinde su sıcaklığının 15 derece ile 22 derece arasında olduğu ortamlarda bol olarak ürüyorlar. Ülkemizde bu gibi yerden toplanan su pirelerini mevsiminde akvaryumculardan satın almak mümkün. Üretilen su pireleri kaliteli ve besin değerleri yüksek ise piyasadaki balık yemi tedarikçileri ve akvaryum balıkçılığı ile ilgilenenler tarafından rağbet görüyor. Bu konuda bir girişim yapan Nilgün Ertürk, su pirelerinin bakteri barındırmaması ve suyu temizleme özelliği nedeniyle akvaryumcular tarafından tercih edildiğini söylüyor. Üretimi üç adet küçük havuzda yaptığını belirten Ertürk, “Bir poşet su piresini 5 TL’den satmak mümkün. Üretiminize bağlı olarak ayda minimum 200 TL kazanç sağlamak mümkün” diyor.

İSTİRİDYE MANTARI – 
Klimalı bir çatı katında bile yetiştirilebiliyor
image.axd?picture=2012%2f6%2fistiridye mantari Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Türkiye’de tarım sektöründe yeni bir yer bulmaya başlayan istiridye mantarı da girişimciler için de fırsat söz konusu. Avrupa’da 1900’lü yılların başında kültür altında üretimi yapılan, Uzakdoğu’da ölümsüzlük mantarı çeşitlerinden biri olan istiridye mantarı, dünyada beyaz kültür mantarından sonra en çok satılan ikinci ürün olarak ifade ediliyor. Türkiye’de bu mantarın tüketimi henüz Avrupa’nın 40’ta biri kadar olsa da her yıl artan bir tüketim söz konusu. İstiridye mantarının tamamen doğal şartlarda üretildiğini ve bu nedenle talep gördüğünü söyleyen Marmara Mantar Genel Müdür Yardımcısı Halil Soyhan, bu mantarın izolasyonlu çatı katlarında ya da bodrum katlarında klima olması koşuluyla rahatlıkla yetiştirilebildiğini ifade ediyor. Üründen iki ayda bir hasat alınabiliyor. 10 bin TL’lik bir yatırımla ayda iki bin TL gelir elde edilebiliyor. Ürünün fiyatı kilogram başına 12.90 ile 15.90 TL arasında değişiyor. Marmara Mantar’ın bu işe adım atmak isteyen girişimciler için hobi kitleri olduğunu ifade eden Soyhan, “Kompostlarımız mantar tohumları ekilmiş her şeyiyle hazır halde gönderiliyor. Girişimci bu kitlerle işe adım atabiliyor” diyor. Soyhan, ürün için Avrupa ülkelerinin yanı sıra Rusya, Kazakistan, Azerbaycan ve Ukrayna’dan da talep olduğuna dikkat çekiyor.

PORTAKAL KABUĞU – 
Kilosu 30 kuruş, kurutulmuş kabuğa 2 lira
image.axd?picture=2012%2f6%2fportakal kabugu Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Adana ve Osmaniye çevresi ile narenciye üretiminin yoğun yapıldığı yörelerde, üreticiler, kurutulmuş portakal kabuğu satarak para kazanıyor. Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde portakal kilosu bahçede 30 kuruştan, kurutulmuş kabuğu ise 2 TL’den satılıyor. Gıda, kozmetik, ilaç sanayi gibi sektörlerde ham madde olarak kullanılan portakalın kabuğu yurt içi piyasada alıcı bulduğu gibi Almanya, Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerine de ihraç ediliyor. Her yıl aralık ayında başlayan bu iş, mayıs sonuna kadar devam ediyor. Portakal kabuğu iki şekilde toplanıyor. Birincisimahallelerden portakal kabuklarını birilerine toplattırabilirsiniz. İkincisi ise portakalı siz satın alıp kabuğunu soydurabilirsiniz. Üç gün güneşte kurutulan portakal kabuğu daha sonra çöpünden ve çürümüş kabuklardan temizleniyor. Sonra kabukları çuvallara doldurarak sevkiyata hazır hale getiriliyor.
PONNY – Küçük atçıları geleceğe hazırlayın
image.axd?picture=2012%2f6%2fpony at Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Daha çok sirklerde görmeye alıştığımız minyatür at çeşitlerinden ponny yetiştiriciliği henüz Türkiye’de yaygın değil. Zira Türkiye’nin iklimi bu atların yetiştiriciliğini yapmak için oldukça uygun. En küçüklerinin boyu 42 cm, kiloları ise 20-60 arasında değişiyor. Daha çok ABD, Arjantin ve İngiltere başta olmak üzere çok sayıda ülkede özel çiftlikleri bulunuyor. ABD dışında henüz pet shop’lara girmeseler de alıcılar doğrudan onların yetiştirildiği çiftliklere ulaşıyor.
Meral Sultan Harası Müdürü Hasan Güner, özellikle erken yaşta atçılığa başlayan çocuklar için bu atların binicilik öğrenimi açısından ideal olduğunu vurguluyor. Atların genelde Hollanda, Belçika, Fransa gibi ülkelerden ihraç edildiğini belirten Güner, bu iş modelinin henüz Türkiye’de olmadığını ancak böyle bir girişimin yapılması durumunda ilgi uyandıracağını ifade ediyor. Ponny’lerin fiyatı 5 bin Euro’dan başlıyor. Güner, atların genellikle eğitimli olarak geldiğini söyleyerek, “Bir adet erkek, üç adet dişi Ponny alarak bu işe başlayabilir, atları kendiniz üretebilirsiniz. Bunun için altı ahırlık bir alan ilk etapta yeterli” diyor.
ÇEKİRDEKSİZ LİMON – Fideler gelecek yıl girişimcilere dağıtılacak
 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Mersin’e bağlı Alata Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu Müdürlüğü uzun çalışmalar sonucunda, çekirdeksiz limon üretti. Dokuz ay tazeliğini koruyan ve çekirdeksiz olan bu limonlar, girişimciler için farklı bir iş modeli olabilir. Ürünün tescilinin yapıldığını söyleyen müdürlüğün proje sorumlusu Güçer Kafa, “Dünya standartlarına göre bir ürün ürettik. Uzun süre muhafaza edilebildiği için ürünün ihracat açısından da avantajı var” diyor. Projeyi ABD’li bir firmanın yakından takip ettiğini ve şu aşamada karantina testleri yaptığını belirten Kafa, aynı projeyle Güney Afrikalı bir şirketin de ilgilendiğini ifade ediyor. Ürünü 2013 yılı sonuna kadar üreticilere sunacaklarını söyleyen Kafa, “Çekirdeksiz limon, en büyük rakibimiz İspanya ve Arjantin’le olan rekabet gücümüzü artıracak. Biz ‘küt diken’ dediğimiz en iyi limon çeşidini çekirdeksiz hale getirdik. Bu da ihracatta üreticiye avantaj sağlayacak” diyor.
İSTİRİDYE – Gurme restoranlarının gözdesi
image.axd?picture=2012%2f6%2fistiridye Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
İstiridye, gurme restoranlarda ve balıkçı tezgahlarında aranan bir deniz ürünü olarak biliniyor. Lüks segmentine giren bu ürünün en önemli özelliği ise besleyici olması. İstiridye için birçok ülkeden büyük bir talep var. Eşeyli üreme özelliğine sahip istiridyelerde döl verimi oldukça yüksek. Örneğin bazı türlerden birey başına, üreme mevsimi boyunca, 100 milyon yumurta almak mümkün. İstiridye yetiştiriciliği, balık çiftliklerindeki sisteme benzerlik gösteriyor. Yani yavrular kuluçkahanelerde üretiliyor. Rotifer Su Ürünleri’nin sahibi Prof. Dr. Atilla Alpaz, Türkiye’de Marmara ve Ege bölgesinin istiridye yetiştiriciliği oldukça uygun olduğunu ancak henüz bu alanda bir pazar oluşmadığına dikkat çekiyor. Deniz kenarında kapalı bir tesis kurularak bu işe adım atılabileceğini ve bunun maliyetinin de 500 ile 600 bin TL arasında değişebileceğini ifade eden Alpaz, “Geleceği oldukça parlak bir alan. Ayrıca yurtdışı pazarlarda da bu ürün kendisine oldukça kolay yer bulabilir” diyor.
MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ – Sütü de yoğurdu da çok makbul
 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Manda yetiştiriciliği yeni bir fırsat kapısı aralayabilir. Zira manda popülasyonu son yıllarda oldukça düştü. 40 yıl önce sulak alanların ‘sıtma eradikasyonu’ gerekçesiyle kurutulması ve mandanın sulak alanları sevmesi nedeniyle 1960′larda bir milyona yaklaşan manda popülasyonu günümüzde 70 bin adede kadar gerilemiş durumda. Bu tablo, girişimciler için bir fırsat kapısı olarak tanımlanıyor. Çünkü manda yetiştiriciliği, başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olmak üzere çoğu kurum ve üniversite tarafından destekleniyor. Düşük faizli ve uzun vadeli krediler ise devlet bankalarında bu işin girişimcilerini bekliyor. Kayseri Damızlık Birliği Başkanı Güney Çakı, özellikle mandanın süt ve yoğurduna oldukça talep olduğunu ifade ediyor.
İnek sütünün litresinin 80 kuruş olmasına karşın manda sütünde bu fiyatın 2 TL’ye çıktığına dikkat çeken Çakı, “Manda yetiştiriciliği oldukça randımanlı. 100 başmanda için 80 bin TL yatırımyeterli. İstanbul’da Çatalca, Trakya bölgesi, Kayseri’nin Develi bölgesimanda yetiştiriciliği için uygun” diyor.

SUDA DOMATES – İsteyene anahtar teslim sera kuruluyor
image.axd?picture=2012%2f6%2fsuda domates Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Suda domates üretimi aslında boru üretimi yapan ve Mir Holding çatısı altında faaliyet gösteren Dizayn Grup’un bir projesi… Topraksız tarım uygulaması alanında geliştirilen teknikle, bir kilo domates üretimi için damla sulama yöntemiyle tüketilen 60 litre su miktarı altı litreye düşürüldü. Bu üretim tekniğinde bitkinin kök bölgesindeki besinlere 60’ın üzerinde optimizasyon yapılıyor. Suyun debisi, Ph değeri irdeleniyor. Ekolojik Tarım Sera Müdürü İlker Genç, suda domates yetiştiriciliğiyle herhangi bir domates cinsinden iki buçuk kat daha fazla verim alındığını belirtiyor. Bu yöntemle yapılan yetiştiricilikte dönümbaşına 65 ile 80 ton arasında verimalınabildiğini kaydeden Genç, “Anahtar teslimseralar kuruyoruz. Fide, gübre, ilaç, ambalaj gibi her türlü ihtiyacı biz tedarik ediyoruz. Maliyeti dönüm başı 105 bin Euro. Üç ile beş yıl arasında yatırımın geri dönüşü alınıyor. 10 bin metrekare alanda, 1.2 milyon TL ciro yapmak mümkün” diyor.
CHAROLLAIS KUZUSU – Hızlı yetişen, çok yağsız koyun eti
image.axd?picture=2012%2f6%2fcharolais Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Anavatanı Fransa’nın Saone et Loire bölgesi olan Charollais koyunu, son zamanlarda en gözde koyun çeşitlerinden biri. Genellikle eti için yetiştirilen bu koyun, birçok ülkede yağsız kuzu eti için kullanılıyor. Bu koyun ırkının en önemli özelliği ise kuzularının erken yetişmesi ve etinin yağsız olması. Bu nedenle yetiştiriciler ve tüketiciler tarafından tercih ediliyor. Ayrıca sütü de normal koyuna göre daha fazla. Charollais koyununun normal koyuna göre yüzde 250 daha karlı olduğunu söyleyen saanen.org Satış Müdürü Osman Atız, bu koyunların genellikle Fransa ve Bulgaristan’dan ithalatının yapıldığını belirtiyor. Bu koyun türünün üretimi için proje başlattıklarını belirten Atız, “İlk koyunlarımızı aldık. Satışlara ise 2013 yılında başlayacağız” diyor. Kuzuların satış fiyatı 800 lira. Kuzulardan ertesi yıl geri dönüş alınabiliyor. Bu alanda yatırımı düşününler için karlı bir yatırım olabilir.
ALTIN ÇİLEK – Avrupa altın çilek bekliyor
image.axd?picture=2012%2f6%2faltin cilek Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Başbakan Tayyip Erdoğan alırken görüntülenince kilosu o günlerde 90 liraya kadar çıkan altın çilek, yasadışı üretilen bazı hapların ölümcül sonuçlara neden olduğu söylentileri üzerine zor günler yaşasa da yine de tüketici tarafından oldukça talep gören bir ürün. Bol lifli olması nedeniyle zayıflamaya yardımcı olduğu ifade edilen altın çilek, yüksek C vitamini özelliğiyle de dikkat çekiyor. Seralar ya da açık alanlarda bu çilek yetiştirilebiliyor. Özellikle Mersin ve Antalya civarının bu ürün için en uygun yetişme alanları olduğu ifade ediliyor. Bu işe hobi olarak başlayan ancak daha sonra üretime geçen Murat Akkoç, “Hobi olarak başladığım bu işte altı ayda 2 bin tonluk üretime ulaştım. Daha sonra ürünü büyük marketlere pazarladım” diyor. Bu iş modeli için bir dönümlük bir bahçe yeterli. Bin fide için bin TL yatırım yapılması gerekiyor. Bu ürün, meyve-sebze hallerinin yanı sıra marketlere de pazarlanabilir. Ayrıca ürün için Hollanda, Almanya, Fransa gibi AB ülkelerinden de talep olduğu ifade ediliyor.
İSVİÇRELİ SAANEN KEÇİSİ – Keçi sütü yetiştiriciliğinde önemli alternatif
image.axd?picture=2012%2f6%2fsaanen ke%c3%a7isi Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Adını İsviçre’deki Saane Vadisinden alan Saanen keçileri, süt verimliliği, kolay beslenmesi ve farklı koşullara kolaylıkla uyum sağlamasıyla keçi besiciliğinde önemli bir yere sahip. Saanen ırkının en önemli özelliklerinden birisi olan farklı iklim koşullarına uyma yeteneği sayesinde, götürüldüğü yerlerde çok çabuk adapte olabiliyorlar. Erken çağda cinsi olgunluğa ulaşıyor ve hızlı ürüyorlar. Bu da Saanen ırkının yetiştirme yönünden en önemli avantajı. Ortalama 2.5 yaşında süt verimleri ise yıllık ortalama 750 kilograma ulaşıyor. Bu keçiler kapalı alanda bile yetiştirilebiliyor. Örneğin kullanılmayan meraların, bu alanda yetiştiricilik yapmak isteyenler için uygun olduğu ifade ediliyor. Bu keçiler oğlakken tanesi 400 TL’den, keçiyken ise 500 TL’den alınabiliyor.
TRABZON HURMASI – Yüzüne bakılmazdı, şimdi çok tüketiliyor
image.axd?picture=2012%2f6%2ftrabzon hurmas%c4%b1 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Halk arasında ‘Trabzon hurması’ olarak bilinen aynı zamanda Japon elması olarak da anılan bu hurma çeşidi, son yıllarda halk arasında oldukça tüketilmeye başlandı. Domatesi andıran görüntüsüyle diğer hurmalardan ayrılan Trabzon hurması, en rahat Akdeniz ikliminde yetişiyor. Bu hurmanın en avantajlı özelliği ise ekiminde kullanılan toprak türünün önemli olmaması. Darende Kaymakamlığı Ziraat Mühendisi İlker Bıçakçı, bugüne kadar hiçbir üreticinin bu ürünle ilgili sorun yaşamadığına dikkat çekiyor. Halk arasında da ürünün oldukça talep gördüğünü ifade eden Bıçakçı, “Ekim için en uygun yerler, Hatay, Antakya, Mersin ve Malatya. Üçüncü yılın sonunda meyvesini vermeye başlıyor, beşinci yılın sonunda ise ağaçlar ortalama verime kavuşuyor” diyor. Bu iş modeli ortalama 30 dönümlük bir araziye kurulabilir. 30 dönüm bir araziye yaklaşık 40 bin ağaç dikilebiliyor. Bir ağaçtan ortalama 30 kilogram ürün alınabiliyor. Ortalama yatırım ise 55 bin ile 60 bin TL arasında değişiyor.
ORGANİK BAL – İyi bal rafta kalmıyor
image.axd?picture=2012%2f6%2forganik bal Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Türkiye, bal üretiminde dünyanın sayılı doğal üretim alanlarına sahip. Özellikle Toroslar ve Doğu Anadolu’nun yüksek yaylarından elde edilen ballar kalitesiyle, Doğu Karadeniz’deki ballar ise tıbbi nitelikleriyle öne çıkıyor. Son yıllarda organik bala olan talepteki artış dikkat çekici. Özellikle son günlerde yaşanan sahte bal krizinin ardından tüketicinin ‘en doğal’a olan yönelişi de bu noktada girişimciler için fırsatlar yaratıyor. Gebze Bal Üreticileri Birliği Başkanı Kadir Gürkan, organik bal üretimi için yerleşim yerlerine en az 5 kilometre uzaklıkta bir alana, kimyasal boya içermeyen peteklere ihtiyaç olduğunu söylüyor. Organik bal üreticisi olmak için en az 2-3 yıl sürekli denetimlerden sonra organik üretim sertifikası alınabiliyor. Gürkan, özellikle İstanbul’un Şile ilçesi ile Çankırı’nın Çerkeş yaylarının üretim için uygun olduğunu vurguluyor. Bir kovanın maliyeti 250 ile 300 TL arasında değişiyor. Minimum 200 ile 300 kovan alınması gerekiyor. Bir kovanın toplam yıllık üretimi ise 18 ile 30 kilogram arasında değişiyor. Normal balın kilogramı 25 ile 30 TL arasında satılırken, bu rakam organikte 150 ile 200 TL arasında değişiyor.
SÜS BİTKİSİ – İhracat kanalları giderek genişliyor
image.axd?picture=2012%2f6%2fsus bitkisi Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Süs bitkileri sektörü 2011 yılında ihracatta yeni bir rekora imza attı. Türkiye süs bitkileri ihracatı geçtiğimiz yıl yüzde 36 artarak 76.3 milyon dolara ulaştı. Sektör devamlı büyüme trendi içerisinde. Zira sektörün önemli üreticilerden olan İtalya, İspanya gibi rakip ülkelerin yüksek üretim maliyetleri nedeniyle üretimi bırakmaları da Türkiye için bir avantaj sunuyor. Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu, canlı bitki ve peyzaj ürünleri üretim ve ihracatının giderek önem kazandığını söylüyor. Bu ürünlerin üretimi ve yatırımının önümüzdeki dönemde ihracat açısından gelecek vaat ettiğini belirten Bağdatlıoğlu, şöyle devam ediyor: “İhracatta özellikle canlı bitkiler önemli artış kaydediyor. Bu ürün grubunda Türkmenistan, Irak, Azerbaycan ve Özbekistan gibi pazarlarda ihracatımız artıyor. Ayrıca kesme çiçekte karanfil ve gerbera en çok ihraç edilen türler. Bu türleri, krizantem, lilium, lisianthus, anemone ve yeşillikler izliyor. Hazır buketler de ihracatta önem kazanıyor.”
Ortalama yatırım büyüklüğü ürüne göre farklılık gösteriyor. Ancak bu işe adım atmak için ilk etapta uygun iklim koşullarına sahip araziye ihtiyaç duyuluyor. Antalya gibi kıyı şeridinde daha çok iç pazara yönelik ve Irak Azerbaycan ve Türkmenistan gibi pazarlara ihraç edilmek üzere dış mekan bitkileri üretimi yapılıyor. Yüksek kesimlerde yapılan üretim ise Rusya, Avrupa ülkeleri gibi soğuk iklime dayanıklı çeşitler olarak ihraç ediliyor.
ORGANİK AYRAN  – İlk girişimcisi Tire’den çıktı
image.axd?picture=2012%2f6%2forganik ayran Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Türkiye’de organik ürünlere olan talep bu alanda yeni ürünleri de beraberinde getiriyor. Organik sütten sonra şimdi de Tire Süt Kooperatifi organik ayranı piyasaya sundu. Tamamen organik sütten elde edilen organik ayranlar, İstanbul, Ankara ve İzmir’de Migros, Tansaş ve Kipa hipermarketlerinin yanı sıra, İzmir’de Pehlivanoğlu süpermarketlerinde satışa sunuldu. Organik ayranın kısa bir süre önce piyasaya sunulmasına karşın oldukça beğenildiğini söyleyen Tire Süt Kooperatifi Basın Danışmanı Koray Hoylu, “Tüketice doğal ürünlere bir dönüş var. Şimdi otellerden de teklifler almaya başladık.Tire Süt Kooperatifleri olarak ayrıca bayilik veriyoruz. Süt, ayran, sucuk ve Tire köfteden oluşan bu konsept girişimciler için yeni bir iş modeli oluşturabilir” diyor. Cam şişede litrelik olarak satışa sunulan organik ayranın satış fiyatı ise 3.15 TL.
KAHVALTILIK – Biraz domates, biraz zeytin peynir…
 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Özellikle organize sanayi bölgeleri, fabrika ve iş merkezlerinin yoğun olduğu bölgelerde, kahvaltı ciddi bir sorun. Bunun nedeni işlek caddelere nazaran bu bölgelerde kahvaltı yapılacak mekanların yetersiz olması. Bu boşluğu gören Seyidoğlu, kahvaltı büfeleri kurmaya başladı. Peynir, zeytin reçel, tereyağı, domates, salatalık gibi temel kahvaltılıkları vakumlayarak tek tabakta bir araya getiriyor ve günlük taze olarak tüketiciye sunuyor. Örneğin, bu kahvaltı menüsünü alıp çantanızda veya arabanızda kolaylıkla taşıyabilir, istediğiniz yerde kahvaltınızı yapabilirsiniz. Seyidoğlu Genel Müdürü Mehmet Göksu, bu konuda franchising verdiklerini söyleyerek, “20 bin dolar franchise giriş bedeli alıyoruz. Tüm mimari konsept ve mağaza demirbaşları için de 60 bin TL yatırım gerekiyor. Biz anahtar teslimi mağazalar sunuyoruz. Yatırımcı ilk sekiz ayda tüm maliyeti amorti edip kara geçebiliyor” diyor.

YAŞLI BAKIM MERKEZLERİ – Yaşlanan Türkiye’ye yeni girişimler gerekiyor
image.axd?picture=2012%2f6%2fya%c5%9fl%c4%b1 bak%c4%b1m%c4%b1 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Avrupa ülkeleri arasında en genç nüfusa sahip olan Türkiye de giderek yaşlanan ülkeler arasına girmeye başladı. Zira şu anda 60 yaş üzeri 6 milyon kişinin bulunduğu nüfusun 2050 yılında 17 milyona ulaşması öngörülüyor. Bu durum kendi içinde bir yaşlı ekonomisini de yaratacak kuşkusuz. Bu potansiyeli gören şirketler, Türkiye’ye yatırıma başladı bile. Örneğin, dünya genelinde 3 bin 200 yatak kapasiteli 42 huzurevi bulunan Avrupa’nın alanında liderlerinden Senior Assist Sağlık Grubu, Türkiye’de +60 yaşam evleri ile hizmet sunmaya başladı. Şirketin genel müdürü Mustafa Irgat, Türkiye’nin yaşlanmasıyla birlikte özellikle mimari, tekstil alanlarının yanı sıra, basit kullanımlı cep telefonları, büyük numaralı sabit telefon makineleri, televizyon kumandaları gibi pek çok alanda yeni girişim fırsatları doğacağını söylüyor.
Irgat, şunları belirtiyor: “Örneğin, uygun ayakkabı giyme, çorap giyme aparatları, uygun döşeme ile yaşlı ergonomisine uygun ebatlarda her türlü ev eşya ve malzemesi üretimi de yeni bir iş kolu olarak ortaya çıkacak. Sadece yaşlılar için üretilecek vücut bakım ürünleri (gero-body lotion) bu alanda çok önemli bir eksikliği giderecek. Kalorisi ve vitamin mineral değerleri ayarlanmış beslenme olanağı sunacak olan yiyecek-içecek zincirleri de önemli bir iş kolu haline gelecek. Bugün dünyada anahtar teslim yaşlı bakım merkezleri inşa eden, inşaat firmaları mevcut. Ülkemizde henüz bu konuda know-how’a sahip yerli bir girişimci yok.”
ÇAY – Uzakdoğu çaylarında fırsat var
image.axd?picture=2012%2f6%2fuzakdo%c4%9fu %c3%a7ay%c4%b1 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Türkiye en fazla çay tüketen ülkeler arasında yer alıyor. Artık market raflarında da çay çeşitlerinin arttığını görüyoruz. Örneğin, Vietnam’da özel yetiştirilen ve Lotus çiçeğinden yapılan Lotus çayı, kilo vermeye yardımcı olan Jasmine çayı akla ilk gelenler. Bu alanda büyük bir pazar ve girişim fırsatı sözkonusu. İnternetten yapılacak bir araştırmayla siz de farklı çay çeşitlerini Türkiye pazarına sunabilirsiniz. Bunun son örneklerinden biri ise iki girişimcinin getirdiği ve belirli karışımlardan oluşan, adını Uzakdoğu felsefesinden alan ve anlamı ‘çaya giden yol’ olan Chado… Chado’da Vietnam, Çin, Hindistan, Kore, Japonya, Güney Afrika, Brezilya her bölgenin kendine özel çayları mevcut. Barış Çekin ve Tunç Berkman tarafından Türkiye’ye getirilen Chado Çay, Papermoon’dan Backyard’a Pipa’dan Godiva mağazalarına kadar ünlü mekanlarda sunuluyor. Kısa zamanda piyasaya girmesine rağmen internetten ve özel mekanlarda satış yapılıyor. Çay dışında bu çayların özel cam demlikleri, mumları, bardaklarının da satışı yapılıyor. Barış Çekin, Chado’yu tüketen müşteri kitlesinin yüzde 80’ini kadınlar oluştururken son zamanlarda erkek müşteri kitlesinde de büyük bir artış olduğunu ifade ediyor. Fiyatlar paket olarak 15 TL ile 25 TL arasında değişiyor.

5 Kasım 2013 Salı

SOLUCANDAN ORGANİK GÜBRE YAPTI

Rusya’dan 5 yıl önce 30 bavulun içinde getirttiği Kırmızı Kaliforniya solucanların dışkılarından organik gübre üretimine başlayan Burdurlu girişimci Mehmet Aksoy, bugün sayısı 200 milyara ulaşan solucandan elde ettiği gübre ile yılda 5 milyon liranın üzerinde ciro yapıyor. Burdur’da organik gübre konusunda faaliyet gösteren firmanın Genel Müdürü Mehmet Aksoy, AA muhabirine, yaklaşık 5 yıl önce Rusya’dan “Kırmızı Kaliforniya” adıyla bilinen “lumbricus rubellus” cinsi solucanları getirdiklerini veorganik gübre üretimine başladıklarını kaydetti.


Yüzde 100 organik gübrenin bitkisel ve hayvansal organik atıklarla beslenen solucanların dışkısından elde edildiğini belirten Aksoy, ”Bu gübre görünüş olarak siyah toprağa benzer ve itici bir kokusu yoktur. İçeriğinde bitkinin gelişimi için gereken bütün enzimler, toprak antibiyotikleri, vitaminler, büyüme hormonları ve humik maddeler vardır. Kesinlikle hastalık yapıcı maddeler, parazit yumurtaları yoktur ve ağır metaller içermez” dedi.
İTHALAT İZNİ ALAMAYINCA, SOLUCANLARI TURİSTİK GEZİYE ÇIKARDI
Solucan gübresi üretimine başlama hikayesini anlatan Aksoy, 14 yıl Rusya’da çalıştığını ve ailevi nedenlerden dolayı Türkiye’ye dönmek zorunda kaldığını söyledi. Aksoy, 5 yıl önce bir Rus arkadaşının bir gün elinde bir bavul solucanla Antalya’ya kendisini ziyarete geldiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
“Rus arkadaşım (Türkiye’de ortak iş yapalım, emekliliğimi Türkiye’de geçirmek istiyorum) dedi. (Ne yapalım) derken, bir gün elinde bir valiz solucanla geldi. (Bu solucanların gübresi Rusya’da çok popüler, bunlar Burdur’da yaşar mı, bir bakalım) dedi. İki yıl boyunca evimin bodrumunda solucanları yetiştirdim. Üretim başarılı olunca Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığına solucan ithalatı için müracaat ettik. Bakanlık ithalata izin vermedi. 9 ay boyunca uğraştık, her türlü belgeyi götürdük, solucanların hastalık taşımadığına dair raporları gösterdik. En sonunda Bakanlık (2 ay boyunca karantinaya alırım) dedi. Bunlara yem verilmezse ölürler. Yurt dışından timsah bile ithal edebiliyorsunuz ama solucan getiremiyorsunuz.”

“Bakanlık ithalat izni vermeyince Rusya’daki arkadaşla Antalya’da tatil turu ayarladım. Böylece 30 valizde 500 bin solucanı turistik yolcuların bavullarında getirttim” diyen Aksoy, “Bu şekilde işe başladık. Solucanlar çok hızlı ürüyor, ilk başlağında 3 sıram vardı, şimdi İstanbul, Balıkesir, Aydın, Fethiye, Denizli, Ankara, Samsun, Malatya, Kayseri, Adana, Mersin, Burdur ve Konya’da 18 çiftlikte 200 milyara yakın solucanım var. Sadece Burdur’da 80 milyar solucanım bulunuyor. 3 bin metrekare alanda solucan gübresi üretiyoruz” diye konuştu.

2014 YILI SONUNA KADAR SATACAK ÜRÜNLERİ KALMADI

Aksoy, “Yaklaşık 200 milyar solucanla aylık 300 ton civarında katı gübre üretiyoruz. 2014 yılı sonuna kadar satacak ürünümüz kalmadı, çıkacak ürünün tamamı satıldı. Katı gübrenin kilogram fiyatı 1 lira ile 2,5 lira arasında değişiyor. Sulu gübrenin litre fiyatı ise 50 lira. Çıkacak ürünlerimiz de satıldı, stokta ürünümüz yok” diye konuştu

YARA İYİLEŞTİRİCİ ÖRTÜ

Zeytin yaprağının özünden yara iyileştirici örtü yaptı. Ege Üniversitesi (EÜ) Amaç Akın Tekstil Meslek Yüksekokulu Öğretim Azası Doç. Dr. Güldemet Başal Bayraktar, geliştirdiği nanoteknolojik liflerle yaraların daha tez iyileşmesini sağlayacak ehemmiyetli bir buluşa imzaladı. Gözle görülemeyen liflerden oluşan örtünün içine zeytin yaprağının özünü hapseden Bayraktar, bu antioksidan sayesinde yaraların daha ivedi iyileşmesini amaçladı. Çalışmaların ilk bölümü başarılı netice verirken ikinci bölümde hayvanlar üzerinde tecrübe etmesi, hemen peşinden da insanlar üzerinde tesirinin araştırılması gerekiyor. Şu ana kadar pozitif geçen tecrübeler devam ederse iki sene içinde yara bezinin seri imalatına geçilebilecek. Yaptıkları çalışmanın insan sıhhati açısından son derece ehemmiyetli olduğunu belirten Doç. Dr. Bayraktar, “Bizim ürettiğimiz nanolif bir yüzey ama nano demek, milimetrenin milyonda biri demek

Tahmin edersiniz ki bu da 100 nanometreden daha küçük liflerden oluşmuş bir yüzey. O nedenle gözle görmemiz olanaksız. Bunu ancak yüksek çözünürlüğe sahip mikroskoplarla görebiliyoruz. O yüzden baktığınızda yalnızca bir film gibi görülebilir ama bu, nano liflerden oluşmuş bir yüzey, aslında gözenekleri var.” diye konuştu. Nanoteknolojik yara bezinin en büyük özelliğinin yüzey alanının büyüklüğü olduğunu, bunun da avantaj sağladığını anlatan Bayraktar, “Nano boyutta bakıldığında toplam yüzey alanı çok fazla oluyor. Bu da yeniden hücrelerin tutulması, iyileşme sırasında çoğalması açısından ehemmiyet arz ediyor.” dedi.

TÜRKİYE'DE EN HIZLI BÜYÜYEN 100 ŞİRKET ÖZELLİKLERİ

Türkiye’nin en hızlı büyüyen 100 şirketi belli oldu. Yarışmada birinciliği Reysaş Teknoloji aldı. Onu Alco İçecek ve Cici Çikolata izledi. AllWorld Network ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) liderliğinde, Türkiye Ekonomi Siyasetleri Araştırma Vakfı’nın (TEPAV) desteğiyle Türkiye’nin en hızlı büyüyen şirketlerine global ölçekte dikkat çekmek için yürütülen Türkiye 100 Projesi’nin kazananları izah etti. 2010-2012 döneminde satış gelirlerini yüzde 7 bin 400’ün üzerinde artırmayı muvaffak olan Reysaş Teknoloji Depolama ve Taşımacılık AŞ birinci, yüzde 2 bin 242 artıran Alco İçecek ikinci ve yüzde bin 856 artıran Cici Çikolata üçüncü oldu. İlk ondaki diğer şirketler sırasıyla şöyle: İntermey, Sakarya Vagon, Teknokon Makina, Elma Sepeti, Mensace Mermer, Nurmet Çelik, Elginsan Turunçgiller

Projeyi Harvard Üniversitesi işbirliği ile yürüttüklerini belirten TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Anadolu’nun her tarafında doğru fırsatları gören, inovasyon yapan ve istihdam sağlayan binlerce teşebbüsçü olduğunu, Türkiye 100 yarışması ile bu teşebbüsçü şirketleri görünür hale getirdiklerini söyledi. Hisarcıklıoğlu, “Bu sene ikincisini yaptığımız Türkiye 100 ile, başarılı teşebbüsçülerimizin yalnızca Türkiye’de değil dünyada da önü açılacak. Bu şirketleri beynelmilel yatırımcılarla ve müşterilerle bir araya getirerek büyümelerine katkı sunacağız. Unutmayalım ki büyüyen her şirket Türkiye’nin geleceğine yatırımdır.” diye konuştu.

EN HIZLI BÜYÜYEN 100 ŞİRKETİN ve KURUCULARININ ÖZELLİKLERİ

  1. Türkiye’nin 100 şirketini kuran kişilerin şirketlerini kurduklarındaki vasati yaşları 31’di. Kurucuların şu anki yaş vasatisi ise 41.
  2. Türkiye 100 şirketleri, satış gelirlerini, 2010-2012 döneminde vasati yüzde 371 artırdı. Listedeki 100 şirketin toplam cirosu, 2010 seneninde 2,2 milyar TL’den, 2012 seneninde 6,1 milyar TL’ye ulaştı.
  3. Türkiye 100 şirketlerinin toplam çalışan sayısı 2010-2012 döneminde yüzde 95 arttı. Listedeki şirketlerde çalışanların sayısı 2010 yılında 11.486’dan 2012 yılında 22.472’ye çıktı. Türkiye 100 şirketleri mevzubahis dönemde 10.986 yeni iş sağladılar.
  4. Türkiye 100 şirketlerinin yüzde 41’i makine imalatı, bulut bilişim ve elektronik ticaret gibi teknoloji yoğun sektörlerde, diğerleri tarım, inşaat ve ananesel sayılabilecek imalat sanayii alt sektörlerinde faaliyet gösteriyor.
  5. 100 şirketin kurucuları seri teşebbüsçü.
  6. Türkiye 100 şirketlerinin yüzde 83’ü mevcut işlerini geliştirmek için ilave anapara arayışındalar.
  7. Yüzde 45’i şirketlerinin daha da büyümesinin önündeki en büyük engelin nitelikli işgücü bulmakta yaşanan sıkıntılar olduğunu söylüyor.

4 Kasım 2013 Pazartesi

FRANCHİSİNG NEDİR?


Franchising Nedir?

İşletme kuruluş aşaması, son derece zor ve dikkatli davranılması gereken bir süreçtir. Varolan bir işletmeyi genel kabul görmüş ilkeler ve prosedürler çerçevesinde yürütebilirsiniz. Oysa yeni kurulmuş bir işletmeye rekabet kazandırmak, piyasaya girmesini ve tutunmasını sağlamak veya kurulu bir işletmeyi ülkemizdeki gibi sürekli değişen koşullar altında ayakta tutabilmek ve güçlendirebilmek girişimciler açısından oldukça çaba gerektiren çalışmalarla mümkün olabilmektedir.
Küçük-orta ölçekli işletmelerin bu güçlükleri çözmeleri için sunulan alternatiflerden biri de "Franchising" (okunuşu: frençizing) sistemidir. Bu sistem sayesinde kuruluş ve varoluş aşamasındaki küçük işletmeler, büyük işletmelerin sahip olduğu olanaklardan yararlanarak, piyasaya girme, rekabet gücü elde etme gibi birçok zorlu konuda destek elde etmektedirler.
Genel olarak bir dağıtım ve pazarlama sistemi olan Franchising, iki işletme arasında devamlılık gösteren ve ticari ilişkiye dayanan bir sözleşmedir. Franchising, ticari anlamda büyük rekabet gücü ve pazar payı olan kendini ispat etmiş bir markanın desteği ve güvencesi tarafından, aynı sektördeki birbirinin benzeri firmalara mal ve hizmet dağılımına yönelik olarak belli bir bedel karşılığında sunulan destekler ve hizmetler bütünüdür. Franchising sisteminde an az iki taraf vardır. Bunlar:
1- Franchisor (okunuşu: frençizör- franchising desteği veren) Rekabet gücü yüksek, gelişmiş bir üretime, tescilli saygın bir markaya, dolayısı ile etkin birer işletme ve pazarlama sistemine sahip olan herhangi bir işletme sahibi girişimci ya da kurum,
2- Franchisee (okunuşu: frençize- franchising desteği alan) Franchisor´ un sahip olduğu bu olanaklardan yararlanan ve franchisor ile aynı sektörde ya da aynı sistemde yer alıp onun üretim, pazarlama, dağıtım vs gibi hizmetlerini kullanıp, bunlardan yararlanan, bunun karşılığında bu sistemi kullandıran sistem sahibi franchisor´ a belirlenmiş bir bedel ödeyen kişi ya da kurum
olarak belirtilebilir.
Kısaca belirtirsek Franchisor, piyasada tanınmış ve yerleşmiş tescilli bir ismin ya da markanın işletme hakkını veren taraftır. Bu hak sadece isim ya da markanın kullanılmasını değil, personel eğitimi, know-how (okunuşu: nav hav- üretim konusunda teknik bilgi) pazarlama ve dağıtımda teknik destek vb. hizmetleri de içerir. Franchisee ise, işletmesini bağımsız olarak yönetir hatta reklam, promosyon, personel seçimi vs. gibi konularda bağımsız hareket edebilme avantajına sahiptir. Sadece isim hakkı alınan franchisor firmanın genel ilkelerine, standartlarına bağlılıkla ve franchise kullanma bedelini ödemekle yükümlüdür.
Franchising sisteminde taraflar arasında, sözleşme ile hukuki varlık kazanan uzun dönemli bir iş ilişkisi bulunmaktadır. Girişimci (yani franchisee) elde ettiği franchising sistemiyle, yılların deneyimi ile birlikte, başarısı kanıtlanmış bir yöntemi de satın almaktadır. Ayrıca, franchisor firma da, franchisee olan işletmeyi çok yakından izleyip, isminin doğru ve olumlu kullanıp kullanılmadığını da denetleyebilmekte, kötü yönetim ve markayı küçük düşürecek eylemleri önleme konusunda müdahale edebilme hakkına sahip olmaktadır.
Ülkemizde franchising sistemiyle işleyen işletmeleri daha çok hazır gıda sektöründe (fast- food ya da tatlı, şekerleme zincirleri gibi) ve benzin istasyonlarında görmekteyiz.

Franchising sisteminin avantajları nelerdir?

Franchising sisteminin avantajlarını şöyle sıralayabiliriz,
  • İster dünya, ister yerel piyasada tanınmış ve yerleşmiş bir firmanın ismi ile işe başlamak, girişimci için sıfırdan başlamaktan daha kolay, risksiz ve avantajlı olmaktadır.
  • Franchisor, marka, işletme ve isim hakkı yanında franchisee´ ye, eğitim, reklam, pazarlama, malzeme, promosyon gibi konularda da destek sağlamaktadır.
  • Dünya ve yerel piyasalardaki yoğun rekabet göz önüne alındığında, bu sistem ile yatırım yapmak, yatırımcılar için daha kolay ve risksiz olmaktadır.
  • Franchisee firma, tanınmış bir marka, isim ya da işletme hakkını alırken, ek olarak ulusal ve uluslararası bir standardı da elde etmektedir.
  • Ülke ekonomisi açısından franchising sisteminin avantajı, sistem sayesinde ülkeye yeni ürün ve hizmetler yanında yeni teknolojiler ve yabancı yatırımın gelmesidir.
  • Girişimci franchisor´ un ün ve saygınlığından yararlanmakta, böylece kendi sektör ve piyasasında avantajlı bir konum kazanmaktadır.
Kaynak:www.kobitek.com

GİRİŞİMCİNİN DİKKAT ETMESİ GEREKENLER

         Girişimcilik yalnız bağımsız iş kuranlar için gerekli bir nitelik değil. Günümüzde ücretli profesyoneller, sivil toplum kuruluşları yöneticileri, kamu görevlileri de “girişimci” olmak zorunda. Peki “girişimcilik” nedir? Girişimcilik bir ruh halidir, hayata ve geleceğe bakış açısıdır.
Girişimci , koşullara, ortama direnir, dağ gibi yığılmış sorunlara meydan okur. Girişimci cesurdur. Girişimcinin gözü geleceğe çevrilidir. Ama elinde geçmişin ipuçları vardır.Girişimci kişiler, toplumu ekonomiyi yenileyen gençlik aşılarıdır. Girişimci, kalitesizliğe, vasatlığa ve sıradanlığa teslim olmaz.
        Girişimcilik şu sıralarda Türkiye’de en çok aranan nitelik. Çünkü Türkiye’nin 500 büyük şirketinde üretim ve iş hacmi artıyor ama istihdam ya aynı kalıyor ya azalıyor. Kamuda iş imkanları çok, çok sınırlı. Diğer taraftan her yıl 150 bin genç bir fakülte veya yüksek okuldan mezun oluyor. 500 bin genç ise askerlik görevini tamamlayarak hayata atılmaya hazırlanıyor. Bu gençlerin bir bölümü “girişimci” olmak, hem kendini kurtarmak, hem de en az 5-10 kişiye iş kapısı açmak zorunda. 
        Ücretli bir işe girenler de “girişimci” olmaya mecbur. Girişilen yeni projeler hem pazarı,işi büyütecek, hem de istihdamı artıracak. Ancak girişimcilik özellikle Türkiye’de kolay iş değil. Yeni bir işe başladığınızda herkesin gözü üzerinizde olur. Çoğunluk, sizin tökezlemenizi bekler. İlk sendelemede eleştiriler, öğütler başlar. Dile düşersiniz. Ona buna dert anlatmaktan işinizi yapamaz olursunuz.Ancak yenilgi de girişimciliğin bir parçası. 
       Amerika’da her yeni kurulan beş firmanın üçü, üç yıl içinde kapanıyor. Başarıszılıktan ders alanlar ise sonraki denemelerinde büyümenin yolunu buluyor.Girişimcilikte başarılı olmanın kesin bir reçetesi yok tabii. Ancak aşağıdaki kural ve ilkelere uyduğunuz takdirde, başarısızlık ihtimali büyük ölçüde azalabilir: 

Ayna sınavına girin: Bir işe giriştiğinizde siz, sizin Bu nedenle önce kendinize bir “ayna sınavı” uygulayın. Kendinizi şöyle bir değerlendirin ve şu soruyu sorun: ” Ben bir patron olsam, aynadaki kişiyi bir işin başına getirir miydim?” Sonra sorulara devam edin: -Bende bağımsılık tutkusu gerçekten güçlü mü? Yoksa bir tatlı huzur peşinde miyim? -Bir iş için gerekli fiziksel ve girişimci one dergisi 2duygusal dayanıklılık, süreklilik ben de var mı? En ufak bir aksilik beni yıkıyor, yerlere seriyor mu? -Hangi alanlarda güçlüyüm, hangi konularda zaaflarım var? -Karar almakta zorlanıyor muyum. Ben bir “kararsız Kasım” mıyım? Bu soruların cevaplarını, kendinize hiçbir “torpil” uygulamadan dürüstçe verin. Ana eğilimleri tespit edin: Bu seçme testinden geçer not aldığınzda sıra “yerleştirme” sınavına gelecek. Bu aşamada önce ekonomide geçmişten gelen ve geleceğe uzanan ana eğilimlerini izini süreceksiniz. Örnek: 1985 yılında Türkiye’de 1 milyon otomobil vardı. Yıllık ortalama yüzde 10.5 artışla otomobil parkı bugün 4.4 milyonu aştı. Otomobil tutkusu, marketleşmeyi ve iç turizmi canlandırıyor. Diğer bir örnek: Toplumda bireyselleşme eğilimi güçleniyor. Bu eğilim, giyimden kişisel bakıma bir çok sektörü etkiliyor. Kadınların eğitim ve calışma hayatındaki rolünün artmasının da belirli sonuçları var. Doğurganlığın azalması ve nüfus artış hızının düşmesi gibi demografik göstergeler, çocuğu evin prensi veya prensesesi yapacak yönde gelişiyor. Tüketiciler artık iyici titizlendi., Neredeyse keyiflerine göre ısmarlama üretim isteyecekler… Bu eğilimlerin her biri onbinlerce yeni iş imkanı yaratıyor, yaratacak. Kuracağınız işin de, muhakkak tesbit ettiğiniz bu ana eğilimlere uygun olması gerekiyor. Aksi takdirde yelkenleriniz trendlerin rüzgarı ile dolmaz, akıntıya kürek çekmiş olursunuz.

Pazardaki boşlukları bulun: Değişen insan ve toplum, ihtiyaç haritasını sürekli değiştiriyor. Yeni trendler, eski ihtiyaçlarıı değiştirirken, yenilerini ortaya çıkarıyor. Bu değişim sırasında pazar haritasında doğan boşlukları görmeye gayret edin. Uzmanların “niş pazarlaması” (niche-marketing) dediği bu çalışma size hızlı büyüme sağlayabilecek alanları rakiplerinizden önce görmenizi sağlayacak.Bir fil gibi büyük olan ama yavaş hareket eden dev şirketlere göre sizin çabuk davranma avantajınız var. Tabii, bir ceylan gibi duyarlı, atik ve hızlı olabilirseniz…

Sevdiğiniz ve bildiğiniz bir alana girin:girişimci one 3Daha önce ilgilendiğiniz, bilgi birikiminizin bulunduğu bir alana girmek başarı ihtimalinizi yükseltecek. İş konusuna olan ilginiz ve sevginiz, bakış açınızın derinleşmesine imkan verecek. Çalışma enerjinizi yükseltecek. 

Hedef kitlenizi belirleyin: Bu aşamada “kim?” veya “kime?” sorusuna cevap vereceksiniz. Hedeflediğiniz kitlenin hayat tarzını meraklarını, hobilerini, değer yargılarını büyüteç altına alacaksınız. Kendinizi, hedef kitleden biri yerine koyacak, onların neyi özlediğini, istediğini anlayacaksınız. Onlar gibi düşünecek, onların okuduğu şeyleri okuyacak, onların gittiği yerlere gideceksiniz. Bu çalışma sizi karavana atışlardan kurtaracak.

 Mikro-pazarlamaya önem verin: Yüzlerce yıldır geçerli olan “Müşteri velinimetimdir” ilkesini çağdaş bir anlamda yeniden yorumladığınızda trendi yakalamış olacaksınız. Bu yaklaşım yeni ekonomiye uyum sağlamanıza da katkıda bulunacak. Mikro-pazarlamada (micromarketing) girişimci ile tüketici bire bir anlamda karşı karşıya. Marka bağımlılığı ve sadakatının azaldığı bir dönemde ancak müşterileri tek tek fethetmeyi amaçlayanlar, çıkış yolunu bulabilecek.

Yeri iyi seçin: Yukarıdaki adımları doğru bir şekilde attığınız takdirde “nerede?” sorusunu cevaplamak kolaylaşacak. Biraz ön araştırma, biraz da gözlem gücü, sizin en doğru yerde iş açmanızı sağlayacak. İşin yerinin, hedef kitlenin temel tercihlerine uygun olması şart. 

Potansiyel pazarı hesaplayın: Hedef kitleninin harcama gücünü ve olası rakiplerinizi dikkate alarak işin boyutları hakkında fikir sahibi olmaya çalışın.

Denenmiş kurallara uyun:Bir de girişimciliğin yıllanmış ve denenmiş kuralları var. Aşağıdaki kuralları da hep hatırınızda tutmanız gerekiyor: -İşiniz ve aileniz arasındaki sınır çizgisini iyi çekemiyorsanız, yakınlarınızla iş yapmayın. İşin kasası ile kişisel kasanızı da ayırın. -Ortak ve eleman seçiminde, ayna sınavında belirlediğiniz zaaf noktalarınızı güçlendirecek, sizin eksiklerinizi tamamlayacak kişileri tercih edin. -Girişimcilikte satrançta olduğu gibi açılış hamlesi önemlidir. İlk adımı atarken biraz daha hesap-kitap yapın. -İşletme sermayesi ihtiyacını küçümsemeyin. Tüm paranızı kuruluş giderlerine harcamayın. -Türkiye’de yeni bir iş kurma sırasında çok sayıda bürokratik işlem var. Bunları yaparken, sabrınızı ve direncinizi yitirmeyin. Yazının sonuna geldiğinizde “Hepsi iyi hoş ama sermayeyi nasıl ve nereden bulacağız? ” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Evet sermaye de önemli. Ancak siz trendleri yakaladığınızda, hedef kitlenizi doğru olarak belirlediğinizde, yeni ekonomiyi uyum sağlamayı amaçladığınızda istim arkadan muhakkak gelir.

Kaynak:www.onedergi.com

3 Kasım 2013 Pazar

DÜNYA DA TÜRK GİRİŞİMCİLER

Türk Girişimcilerin Hikayeleri

Türk girişimciler tüm dünyada ses getiren başarı hikayeleri ile bizi de gururlandırmaktalar.Türk girişimcilik ruhu onların sayesinde daha da tanınmakta.İşte girişimci Türklerden bazıları şöyle:

Soner ÖNER isimli Türk Japonya’ya tatil amacıyla gitti ve orada kalarak şirket kurdu.Şu anda gıda sektöründe en çok beğenilen isimlerinden biri.Türkiye’den zeytin yağı,zeytin,reçel,baklava,salça gibi ürünleri Japonların beğenisine sunmakta.
Fatih YILMAZ isimli Türk Fas’ta Türk girişimcisini başarıyla temsil etmekte.Temizlik,kozmetik ve tekstil alanlarında hizmet veriyor.
Ömer GİRAY isimli Türk Küba’da bulunan tek Türk firmasının patronu.Türkiye-Küba arasındaki ticaretin neredeyse tamamını sağlamakta.
Dr.İlhami AYGÜN isimli Türk,Monaco’da uzay antenleri ile uydular alanında yapmış olduğu çalışmalar sayesinde ülkenin en büyük şövalye ünvanına layık görüldü.
Çetin KARAÇOBAN isimli Türk,Tunus’ta Türk lokumu pazarlamakta ve Rusya’ya ihracat yapıyor.
Yaşar DAĞLAR isimli Türk,ABD’de kişisel kredi raporu, kurumsal kredi raporu,ev kredisi vermekte.50 eyalette firma kurmakta.
Gökhan KANTARCIGİL isimli Türk, Kolombiya’da çıkan madeni dünyaya pazarlıyor.
Bu Türk girişimciler sadece Türk girişimcilerin birkaçı.Size duyuramadğımız yüzlerce girişimcimiz tüm dünyaya yayılmış durumda.Ve başarıyla Türk girişimci ruhunu temsil ediyorlar.Başarılı girişimcilik örneklerinden hepimizin kendimize bir pay çıkarması dileğiyle.
window.setTimeout(function() { document.body.className = document.body.className.replace('loading', ''); }, 10);