:include data='blog' name='all-head-content'/> Aralık 2013 - GİRİŞİMCİLİK

27 Aralık 2013 Cuma

GİRİŞİMCİ OLMADAN ÖNCE

Girişimci olmadan önce cevaplandırılacak sorular

Girişimci olarak güçlü olan yanlarınız nelerdir?


Girişimci olarak geliştirilmesi gereken yanlarınız nelerdir?


Kişisel ve işle ilgili hedefleriniz nelerdir?


Seçtiğiniz iş alanı ile ilgili ne kadar bilginiz vardır?


Geçmiş tecrübenizin iş ile nasıl bir bağlantısı vardır?


İş alanı itibarıyla sürdürülebilir midir?


 Müşterileriniz ürününüze ne sıklıkta ihtiyaç duyacaktır?


İşe ne kadar hakimsiniz?


İşi yeterince bilmediğiniz için ortak almak durumunda olduğunuzu hissediyor 

musunuz?

Bu iş için gereken günlük operasyonlara yatkınlığınız ne seviyededir?


Bu iş alanı için gereken yetkinlikler nelerdir?


 Bu özellikler sizde var mı?


Yeterince olmadığını düşünüyorsanız geliştirmek için nelere ihtiyacınız var?

Başlangıçta yatırmayı planladığınız tutar, işi hayata geçirmeye ve hedeflediğiniz 

noktaya getirmeye yeterli mi?

Gelir hedefleriniz ile iş uyumlu mu?


Bu iş alanına girmek rakipler için ne kadar kolay? 


Rekabet engelleri var mı? 


Başkaları da bu sektörde bulunsa bile, ürün/hizmeti sizin yaptığınız kapsamda 

sağlayan var mı? 

Sizi sektördeki mevcutlardan ayrıştıranın ne olduğunu 

düşünüyorsunuz?

26 Aralık 2013 Perşembe

GİRİŞİMCİNİN KONTROL LİSTESİ

Yeni bir işe başlarken kontrol listesi

         İşe Başlamadan Önce


Analiz yapılarak iş fikrinin değerlendirilmesi

Bir girişimci olarak zayıf ve kuvvetli yanların değerlendirilmesi
Kişisel ve iş ile ilgili hedeflerin belirlenmesi
Mevcut ve potansiyel finansal kaynakların gözden geçirilmesi
Finansal risklerin tanımlanması
Faaliyete geçiş maliyetinin saptanması
Faaliyet yerine karar verilmesi
Kapsamlı bir pazar araştırması yapılması
Hedef müşterilerin tanımlanması
Mevcut ve potansiyel rakiplerin tanımlanması
Pazarlama planının geliştirilmesi

         İşi kurmaya karar Verince


Bir avukat ve mali müşavir seçilmesi

Tüzel kişilik yapısının seçilmesi (Adi Şirket, Limited Şirket, Anonim 
Şirket vb)
İşin oluşturulması (şirket isminin tescil ettirilmesi, şirketleşme sürecinin 
tamamlanması)
İş planı hazırlanması
Çalışılacak bankanın seçilmesi ve gerekli hesapların açılması
Eğer uygulama varsa, iş kurma ile ilgili borç alma ve teşvik başvurusunda 
bulunulması 
Eğer mümkünse kredi limiti oluşturulması amacıyla bankalarla 
görüşülmesi
Olası risklerin en aza indirgenmesi açısından sigorta yaptırılması

         İlk adımlar


Web sitesinin kurulması

Kurumsal e-posta adresinin alınması
Kartvizitlerin bastırılması
Tedarikçilerin düzenlenmesi/belirlenmesi
Mobilya ve gerekli ofis ekipmanının alınması
Faaliyete geçmek için gerekli lisans ve izinlerin alınması
SGK’ya kayıt yaptırılarak işveren sicil numarası alınması
Kuruluş evrakları ile birlikte işyerinin bulunduğu vergi dairesine 
başvurarak kaydın yaptırılması

Faaliyet konusu ile ilgili dernek ve birliklere üye olunması

GİRİŞİMCİLİKTE ORTAKLIK

Mükemmel bir girişimci olabilir, tek başınıza girişiminizi başarıdan başarıya koşturuyor olabilirsiniz ama bu, böyle yapmanız gerektiği anlamına gelmez. Yanınızda bir ortağınızın bulumasının da birçok yönden artıları olabilir.




Fakat başarılı olan ortaklıklar kadar başarısız olanlar da vardır. Unutulmaması gereken en önemli şey her üstün yetenekli kişinin sizin ortağınız olmaya uygun olmayacağıdır. Önemli olan yetenekleri sizin ihtiyaçlarınıza uyacak kişiyi ortak olarak seçmenizdir. Bir ortaklıkta öncelikle sorumluluk ve ortak hedeflere hizmet etmek gerekir bu da ancak birbirini tamamlayan kişilerle başarılır.








Nasıl doğru bir ortak bulursunuz?



Motivasyon: Her ikiniz de diğerinizin heyecanı ve isteği azaldığı zamanlarda onu tekrar motive etme yeteneğine sahip olmalısınız, çünkü yeni girişimlerde motivasyonu yüksek tutmaya çok ihtiyaç vardır. İş ile ilgili bir beklentiyi karşılayamadığınızda yanınızda sizin üzüntünüze katılacak birini değil sizi tekrar motive edecek birini istersiniz. Aynısını ortağınız olacak kişi de isteyecektir.


İlişki: Aynı lokasyonda bulunmak büyük bir artıdır. Bu şekilde kısa bir sürede buluşabilir ve toplantılar düzenleyebilirsiniz. Ayrı şehirlerde ortaklık yürütmek teorik olarak gerçekleşebilse de daha zaman alıcı ve yorucu olacaktır.


Vizyon: Başarılı bir ortaklık için aynı misyon ve amaçlara sahip olunması kritiktir. Ortaklıklarda misyon ve amaçlar net olarak konuşulmadan bunlarla ilgili zaten iki ortağın aynı düşündüğü varsayılır. Fakat bu her zaman böyle olmaz. Ortağınızla işin başında ve belirli aralıklarla işinizin kısa ve uzun dönemli hedeflerini ve şirket yapınızı bir noktada buluşana kadar tartışın.


Denge: Sizi tamamlayacak ve destekleyecek bir ortak bulmanız başarılara ulaşmanızı sağlayacaktır. Güçlü ve zayıf özelliklerinizi düşünün ve bunlara göre bir ortak bulun. Sizden farklı yeteneklere sahip olan bir ortak çok değerlidir - siz satış odaklı, yaratıcı ve pratik olabilirsiniz, ortağınızın da üretim odaklı, analitik ve fikir üretici olması sizi tamalayacaktır.

Bir ortak bulmak herhangi bir yatırım gibi kapsamlı değerlendirme isteyen bir süreçtir. Bu zaman alacaktır ve herkesle uyum yakalayamayacaksınız fakat en sonunda aradığınız ortağı bulduğunuzda huzurlu bir şekilde istediğiniz iş planı konusunda çalışmaya başlayabilirsiniz.




Kaynak: Forbes

23 Aralık 2013 Pazartesi

GİRİŞİMCİLİK SIRLARI

Bir şirketi yönetmenin garantili bir yöntemi yoktur. Ama tanıdığım en iyi girişimciler bu kuralları uygular. 

Ben 30 yıllık bir girişimciyim – aslında 29 yıl ve 2 aylık, ama hesabını tutan kim? - ve bu güne kadar öğrendiğim tek şey, iş hayatında başarılı olmanın bir formülü olmadığı. İnanın olmasını çok isterdim. Keşke işinizle ilgili hedeflerinize ulaşabilmeniz için size adım adım uygulayabileceğiniz bir rehber verebilseydim. Ama veremem. Zira iş hayatında rastlanabilecek hiçbir problem birbirine benzemez. Problemlerin her biri birçok faktörün birleşmesiyle oluştuğundan, hepsinin kendine has özellikleri vardır. Sizin de sorunlara bu özelliklerine göre yaklaşmanız gerekir.

Bu noktada bana “o zaman nasıl oluyor da bazı girişimciler başarılı şirketleri bir biri ardına kurabiliyor ve çok ender başarısız olabiliyor?” diye sorabilirsiniz. “Başarılı” derken, kendi nakit akışıyla ayakta kalabilen, sahipleri ve çalışanları için iyi bir yaşam standardı sağlayabilen ve büyümek için gerekli karlılığı yakalayabilen bir şirketi kastediyorum. Şüphesiz ki, bu tür şirketleri istediği zaman yaratabilecek kişiler tanımışsınızdır. Medyada böyle kişilerden sıklıkla “seri girişimci” olarak söz edilir. Bu güne kadar payıma düşen başarısızlıkları tatmış olsam da, sanırım ben de o kişilerden biriyim. Pekiyi, kurduğumuz işlerin büyük bir çoğunlukla başarılı olmasını sağlayan özel bir sırrımız mı var? Yoksa bu sadece şanslı olmakla mı ilgili?

Herhangi bir iş girişiminde şans faktörünün önemini inkâr edemem, ancak elde ettiğim başarıların sadece şansla ilgili olduğuna inanmıyorum. Bu güne kadar tanışma ayrıcalığını yaşadığım diğer seri girişimcilerin de başarılarını şansla açıklamak mümkün değil. Aksine, hepimizin ortak özelliği birçok sorunu çözebilmemizi ve fırsatları karşımıza çıktığı anda değerlendirmemizi sağlayan belli bir düşünce yapısına sahip olmamız. Ben buna “işin sırrı” diyorum.

Pekiyi bu “sır” tam olarak nedir? Bence buna özetle çok çeşitli durumlarda uygulanabilecek bir kurallar listesi diyebiliriz. Bu kuralların bazılarını daha çocukken öğreniriz. Bazılarını da akıl hocası diyebileceğimiz kişilerden bir şekilde öğrenmişizdir. Ama pek çoğunu klasik yöntemlerle – yani hata yaparak, tökezleyip tekrar ayağa kalkarak, ve bir daha aynı duruma düşmemek için ne yapmamız gerektiğini anlayarak öğreniriz. Sonuçta ne şekilde öğrenirsek öğrenelim, bu kurallar herhangi bir işi sıfırdan kurarken karşılaştığımız sorunlarla başa çıkmak için kullandığımız araçlardır. Bu kurallar başarılı olmamızı garantilemese de, başarı şansımızı önemli ölçüde arttırır. Sonuçta, kaybettiğimizden daha fazlasını kazanırız ve oyunun içinde ne kadar uzun kalırsak, o kadar sık galip geliriz.

Bence hemen hemen herkes bu kuralları öğrenebilir ve onları arzu ettiği yaşama ulaşmak için kullanabilir. Tabii ki, bunları uygulamak bazılarına diğerlerinden daha kolay gelecektir ve uygulayan herkes aynı başarıya ulaşamayacaktır. Her şeyde olduğu gibi, iş hayatında da bazı kişilerin doğuştan gelen yetenekleri vardır ve bu yetenekler oyunu başkalarından daha iyi oynamalarını sağlar. Herkes Tiger Woods veya Picasso veya Shakespeare olamaz, ama hepimiz golf oynamayı, resim yapmayı veya bir hikaye yazmayı öğrenebileceğimiz gibi, maddi olarak kendi kendimize yeterli olmayı da öğrenebiliriz.

Tüm bu kuralları listelemek ver her birinin ardında yatan mantığı açıklamak için bir kitap yazmak gerekir. Ama ben burada size 29 küsur yıldan beri öğrenmiş olduğum ve bugün de hala güvendiğim en önemli 10 kuralı açıklamak istiyorum:

1. Şirketi rakamlar yönetir. Onları okumayı bilmiyorsanız, kör uçuş yapıyorsunuz demektir.

Ben işe yeni başladığımda, bir şirketi üst düzey yöneticilerinin yardımıyla CEO’ların yönettiğini sanırdım. Bilmediğim şey, bir şirketin kendine has ihtiyaçları olan canlı bir varlık olduğu ve yöneticiler bu ihtiyaçları karşılamadığında, şirketin yok olup gideceği idi. Pekiyi bu ihtiyaçların neler olduğunu nasıl anlayacaksınız? Bunun bir tek yolu var: Rakamlara bakıp, aralarındaki bağlantıyı göreblmek. Rakamlar size satışların nasıl gittiğini, yeni bir pazarlama uzmanını veya ofis yöneticisini işe alıp alamayacağınızı, yeni oluşan müşteri taleplerini karşılayabilmek için ne kadar nakde ihtiyacınız olduğunu, piyasanızın nasıl değiştiğini vs. vs. söyleyecektir. Tüm bunları muhasebecinizden duyana kadar bekleyemezsiniz. Muhasebeci olmanıza da gerek yoktur. Ama kendi işiniz için hangi rakamların önemli olduğunu anlayabilecek kadar muhasebe bilginiz olmalı. O zaman bu rakamları kartal gibi gözlemek sizin için alışkanlık haline gelecektir.

2. Yapılan satış, parası tahsil edene kadar satış sayılmaz.

Bir satış yapıldığında, sanki parası banka hesabına yatmış gibi genel bir kanı vardır. Sanki er veya geç, o para ödenecektir. Tabii ki bu her zaman geçerli değildir ve paranın ne kadar erken veya geç geleceği çok büyük fark yaratır. Ama birçok kişi işe ilk başladığında bunu düşünmez. Günün birinde tahsil edemedikleri bir alacakla karşı karşıya gelene kadar, “şüpheli alacak” terimi sözlüklerine girmez. Aynı şekilde, bir sürü satış yapmış olmalarına rağmen, kendi faturalarını ödeyecek paraları olmadığını görene kadar, “ödeme vadesi” kavramı da onlar için bir anlam taşımaz.

Her zaman söylediğim gibi, cari alacak oluşturan her şirket aslında bir bankadır. Müşterinizin ödemesini belli bir vade içinde yapacağı bir mal veya hizmet sunuyorsanız, bu kredi verdiğiniz anlamına gelir. O zaman da kredi veriyormuş gibi davranmanız gerekir. Yani müşterilerinizin krediye layık olup olmadıklarını ve ödemelerini ne kadar zamanda yaptıklarını önceden belirlemeniz gerekir. Ayrıca, kredi portföyünüzün sağlamlığını düzenli olarak kontrol etme alışkanlığı edinmeli ve ortalama tahsilat sürenizin sağlıklı bir düzeyde olduğundan emin olmalısınız.

3. Kısa dönem borçların kısa dönem alacakları geçtiğinde iflas etmişsinizdir.

Sanırım küçük şirket sahiplerinin büyük bir çoğunluğu bilançonun ne olduğunu veya gelir tablosundan ne farkı olduğunu bilmez. Bilançonun, onların kararlarında bir etkisi yoktur. İlk şirketim olan First Courier’den dolayı kendimi iflas masasında bulana kadar, benim kararlarımda da bir etkisi olmamıştı. Bir şirketin cari borçlarının (yani gelecek 12 ay içinde ödenmesi gereken borçlarının), cari alacaklarından (gelecek 12 içinde nakde dönüşecek varlıklarından) daha fazla olduğunda, (en azından teknik olarak) iflas etmiş sayılacağını o masada öğrendim. Oysa bu bilgi bilançoda net olarak görülür. Eğer bilançoma düzenli olarak bakma alışkanlığını edinmiş ve oradan çıkarılabilecek en önemli bilgi olan ve bir şirketin kısa vadeli borçları ödeyebilme gücünü gösteren cari oranı takip etmiş olsaydım, bir sürü sıkıntıyı yaşamak zorunda kalmazdım. Bu oranı, şirketin döner varlıklarını kısa vadeli borçlarına bölerek bulursunuz. Bulduğunuz oran 1.25 veya daha büyükse, oldukça iyi durumdasınız demektir. Ama 1.00’in altındaysa, durum sıkıntılı demektir. Evet, belki ödemelerinizi ve diğer kısa vadeli borçlarınızı bir süre idare edebilirsiniz, ama nakit durumunuzu bir an önce düzeltmek için harekete geçmelisiniz. Aksi halde günün birinde elinizde faturalarınızı ödeyecek nakit kalmadığını görebilirsiniz – bu da ölümcül bir durumdur.

4. Kestirmeden gitmeyi düşünmeyin! İşinizi sanki sonsuza kadar ayakta kalacakmış gibi yönetin.

Yeni bir iş kurmak hiç kolay değildir. Büyük bir şirketin ihtiyaç duyacağı, sadık ve çeşitli sektörlerden gelen bir müşteri tabanı, deneyimli yöneticiler, tüm şirkette uygulanan verimli sistemler, takım ruhuyla çalışabilen bir satış ekibi, sektörde kazanılmış yüksek bir itibar gibi daha birçok şeyi oluşturmak uzun zaman alır. Tabii ki hepimiz kısa yollar ararız. Bu da çok doğaldır, özellikle de ilk kez iş kuruyorsanız. Şirketinizi daha hızlı büyütebilmek için sürekli daha iyi yollar ararsınız, bazen de bulabilirsiniz. Ama ne yazık ki bu yollar hemen hemen her zaman baş ağrısı olarak size geri döner.

Bütün bunları, herkesten daha sabırsız olan ve her türlü kestirme yolu denemiş biri olarak söylüyorum. Rakiplerin satış temsilcilerini işe almak, personeli sırf benimle çalıştıkları için terfi ettirmek gibi bir sürü yöntem denedim. Ama sonunda, seçtiğim kestirme çözümlerin sadece istediğim gibi büyük ve güçlü bir şirket kurma hedefine ulaşmamı geciktirdiğini fark ettim. Hem neden bu kadar acele ediyordum ki? Güçlü bir şirket, sonsuza kadar yaşayabilecek bir şirkettir. Ben de kararlarımı bu anlayış çerçevesinde vermeliydim – hem de şirketi günün birinde satacağımı kesinlikle bilmeme rağmen. Zaman ayırırsam ve CitiStorage adlı şirketim için uzun vadede ihtiyacı olan her şeyi yaparsam, şirketin değeri çok daha fazla artacaktı. Gerçekten de öyle oldu. Zaman içerisinde hem o şirketi, hem de onunla bağlantılı iki işimi tam 110 Milyon Dolara sattım.

5. Parayı kazanmak zor, harcamak kolaydır. Harcamadan önce kazanmalısınız.

Çoğu kişi, ticarete başladığında nakit paranın değerini bilmez. Bilselerdi, yeni mobilyalar almaz, tasarımcılara şirket logosu, süslü kartvizitler ve antetli kağıtlar hazırlatmaz, paralarını gerçekte ihtiyaçları olmayan bir sürü şey için harcayarak, şirket henüz yaşamaya bile başlamamışken, yatırım sermayelerini daha baştan tüketmezlerdi. Şirketin yaşamaya başlaması, kendi yarattığı nakit akışıyla varlığını sürdürebileceği noktaya geldiği andır. Daha o noktaya ulaşmamışken nakit sermaye biterse, oyun da bitti demektir. Şirketiniz ölür.

Ama parayı boşa harcayan sadece yeni iş kuran yatırımcılar değildir. Şirketler dünyası, yöneticileri güzel zamanların sonsuza kadar süreceğini zanneden ve henüz kazanmadıkları parayı hiç ihtiyaçları olmayan lüksler için harcayan şirket cesetleri ile doludur. Aynı hatayı bir zamanlar ben de yaptım ve cezasını da ödedim. Öğrendiğim derslerden biri de şuydu: Önce parayı kazanacaksınız. Akıllıysanız, bir kısmını kötü günler için kenara koyarsınız. Geri kalanını da canınızın istediği gibi harcayabilirsiniz. Çalışanlarınıza dolgun primler verebilir, hayır kurumlarına büyük bağışlarda bulunabilir, bir uçak satın alabilir, isterseniz başkanlığa bile adaylığınızı koyabilirsiniz. Canınız nasıl istiyorsa. Ama önce o parayı kazanmalısınız.

6. Ticarette dostlarınız yoktur, sadece ortaklarınız vardır.

Bazı alışkanlıkları sürdürmek, diğerlerinden daha zordur. Ben de bunlardan çok önemli olan bir tanesini unutmamak için gayret ediyorum: Dostlarla iş yapmamak. Bu kuralı birkaç kez bozdum ve her seferinde pişman oldum. İlk zamanlarda dostlarımdan mal ya da hizmet almakta hiç tereddüt etmedim. Yakın dostluğum olan bir kişiye neden yardımcı olmayacağımı anlayamıyordum. Ama sonradan gördüm ki, dostlarınız şirketinizin yararına olacak şekilde davranmanızı engelleyecek bir takım ayrıcalıklar bekleyebiliyorlar. Daha en baştan onlara herhangi bir tedarikçi gibi davranılacağını söylemiş olsam da, benden hep kendileri için ayrıcalık yapmamı istediler. Yapmadığım zaman da ilişkimiz bozuldu ve ben hem bir dostumu, hem de tedarikçimi kaybettim.

Bundan çok daha önemlisi, çalışanlarınızla arkadaş olmamanız gerektiğini bilmek. Onlara saygı ve sevgiyle davranmayın demek istemiyoruz. Onlarla gülebilir, ağlayabilir, birlikte üzülebilir ya da mutlu olabilirsiniz; ama siz de, onlar da bir iş ilişkisi içerisinde olduğunuzu unutmamalısınız. İşe ilk başladığımda yedi çalışanım vardı ve bunlardan altısı ile sosyal arkadaşlık kurmuştuk. Bu arkadaşlıkların altısı da iş açısından sorun yarattı. Yedinci kişi mi? O şimdi CitiStorage’ı yönetiyor.

7. En üstteki satıra odaklanmayın. Brüt kar marjı, gelir tablosundaki en önemli rakamdır.

Şirket kuruluşunun ilk zamanlarında, herkesin saplantısı satışlardır. Satışların her ay, her gün ve her saat arttığını görmek isteriz – ne kadar hızlı olursa, o kadar iyi. Her sabah kontrol ettiğim ilk şey, bir önceki günün satış raporuydu. Yatırımcılarım da aynı şekilde. Bir kez bile şirketin karlılığını sormadılar. Sadece satışa önem veriyorlardı ve çoğu muhasebeciydi! Ama sadece satışa odaklanmak tehlikelidir, özellikle de işinizi sınırlı bir sermaye ile kurduysanız. Neden mi? Çünkü satışlar mutlaka nakit akışı sağlamaz ve hayatta kalmak için ihtiyacınız olan şey de nakittir. Nakdiniz kalmadıysa, işiniz de biter. İşte bu kadar!

Onun yerine, brüt kar marjınıza odaklanmalısınız - yani sattığınız şey her ne ise, onunla ilgili doğrudan masrafları ödedikten sonra geriye kalan kar yüzdesine bakacaksınız. Bana göre, herhangi bir şirket için brüt kar marjı en önemli bir – iki rakamdan biridir. Ama yeni kurulmuş bir şirket için en önemli rakamdır. Tüm masraflarınızı brüt karınızdan ödemeniz gerekir – ücretlerinizi, kiranızı, telefon faturalarınızı, ısınma, elektrik, fotokopi giderlerinizi, vs. vs. Brüt kar marjınız %10 ise, başa baş gelebilmeniz için, genel giderlerinizin her 1 Doları karşılığında, 10 Dolarlık satış yapmanız gerekir. Brüt kar marjınız %40 ise, 1 Dolarlık genel gideriniz karşılığında sadece 2.5 Dolarlık satış yapmalısınız demektir. Yani brüt kar marjınız yüksekse, satış düzeyiniz aynı kalsa bile, düşük kar marjında olduğundan daha fazla harcama yapabilirsiniz. Hele işe yeni başlıyorsanız ve sınırlı bir sermayeniz varsa, başarıyla yenilgi arasındaki fark bu nokta olabilir.


8. Gerçek rakiplerinizi belirleyin ve onlara saygıyla davranın.

İşe yeni başlarken bilmediğim bir şey daha vardı: Sizin yaptığınız işi yapan herkes rakibiniz değildir. Asıl rakipleriniz, sizinle aynı hizmeti sunan, aşağı yukarı aynı güvenilirlikte olan ve fiyatları sizinkilerle benzer seviyede olan şirketlerdir. Tabii bu, piyasada başka tür şirketlere de rastlamayacağınız anlamına gelmez. Kurduğum her işte, piyasada bizimkine benzer servisleri çok daha düşük fiyata sunabildiklerini iddia eden kişiler vardı. Ama bunların hepsi, çok küçük işletmelerdi ve genel giderleri de -varsa bile- çok düşüktü. İşin hem sahibi, hem de çalışanı olan kişi hastalansa, ya da bir kamyonu arıza yapsa, müşteri hapı yuttu demekti. Böyle bir riske katlanmayı göze alan müşteriler, bizim için doğru adaylar değildi. Aynı şekilde, güvenilirlik arayan ve bunun karşılığını ödemeye hazır müşteriler de – bu tür küçük işletmeler için doğru adaylar değildi.

Gerçek rakiplerimize gelince, onların uzun vadeli başarımız için çok önemli olduklarını gördüm. Şirketimiz için sektörde olumlu bir itibar oluşturmamızda – ki bu bizim en değerli varlığımızdı - kritik bir rol oynamışlardı. Zira onların görüşü, herhangi bir grubunkinden çok daha değerliydi. Onlar hakkımızda olumlu konuştuklarında, herkes bunu dikkate alıyordu. Bu yüzden, aynı karşılığı görebilmeyi umarak, onlara saygıyla davranmaya başladım ve satış ekibimizin de böyle davranmalarına dikkat ettim.

9. Bir şirketi, kültürü ayakta tutar. Uzun vadede, bir patronun en önemli görevi bu kültürü tanımlamak ve uygulatmaktır.

İlk işimi kurarken, hem bir şirket, hem de bir kültür yaratacağım aklıma bile gelmemişti. Şirketlerin de kültürleri olduğunu, hele o kültürün şirketin performansını çok etkileyebileceğini hiç düşünmemiştim. Ancak 15 yıl sonra – eşim Elaine, CitiStorage’a katıldığında – konu hakkında ciddi ciddi düşünmeye başladım. Eşim, kültürümüzü önemli ölçüde değiştiren ve çalışan memnuniyetini arttıran, işyeri oyunları, yarışmalar, eğitim programları, yeni personel hakları, grup etkinlikleri ve buna benzer bir dizi programlar başlatmıştı. Ve sonuçta, şirketin çok daha iyi çalıştığını fark etmemem imkansızdı.

Zaman içerisinde, şirket kültürünü oluşturmanın CEO’nun sorumluluğu olduğunu anlamıştım. Bütün yükü Elaine üstlenmiş olsa da, benim desteğim olmadan başarılı olması mümkün değildi. Ona sadece ihtiyacı olan kaynağı sağlamakla kalmadım, aynı zamanda davranışımı yeni koşullara uyarladım ve herkesin de aynı şeyi yapmasını sağladım. En önemlisi de, dilimi tutmayı ve emir-komuta zincirine saygı göstermeyi öğrendim. Bu güne kadar edinmem gereken en zor alışkanlık sanırım buydu – ama kesinlikle en önemlisiydi.

10. Hayat planı iş planından önce gelmelidir.

Önceliklerimi doğru bir şekilde belirlemem için kafama önemli bir darbe yemem gerekti. Girişimcilik hayatımın ilk sekiz yılında, işle ilgili hedeflerime hep öncelik verdim. Bunun sonucunda da ilk kızımın çocukluk dönemini kaçırdım, eşimle ve dostlarımla çok az zaman geçirebildim. Kitap okumak, seyahat etmek ve bahçeyle uğraşmak gibi keyif aldığım şeylerin hiç birini yapmadım. Hayatımı çok sıkıcı, aşırı gergin, aralıksız çalışarak, 7/24 koşturarak hızla büyüyen bir iş yaratmak için harcıyordum. Ve sonunda ne olduğunu biliyorsunuz.

Neyse ki, 11. Maddeyi yazmaktan vazgeçmem, gereken dersleri alıp yeni bir başlangıç yapabilmemi sağlayacak kadar erken oldu. Aldığım en önemli ders şuydu: başarılı bir iş kurmak, kendi içinde bir hedef değildir. Aslında ulaşmak istediğiniz hedef için bir araçtır. Kendiniz ve sevdikleriniz için hayal ettiğiniz – ya da ettikleri – daha iyi bir yaşamı yaratmak için bir yoldur. Öncelikle bir hayat planı yapmalı ve onu sık sık gözden geçirmeli, hala geçerli olduğundan ve iş planınızın da ona ulaşmanıza yardımcı olduğundan emin olmalısınız. İnanın ki, bu alışkanlığın geri kalan her şeyden daha önemli olduğunu göreceksiniz


Norm Brodsky’nin “Secrets of a 110 Million Man” adlı makalesinin çevirisidir.

GİRİŞİMCİLİK ÖRNEĞİ

Birkaç hafta önce, bu yılın işinizden ayrılmak için en uygun yıl olduğu hakkında bir yazı yazmıştım. Nedenlerini de açıklamıştım. Yazdığım yazı, “mutlaka girişimci olmalısınız” tarzında sadece heveslendirici bir yazı değildi.  Daha çok: “şirketler dünyasında gidişat çok kötü ve zaten yakında istifa etmek zorunda kalacaksınız” anlamındaydı.

Gerçekten de pek çok kişi “Ee, şimdi ne olacak? Ne yapmam gerekiyor” diye sormuştu.

Ben de bu yolu izlemiş olan kişilere sormaya başladım. Ne yapmışlardı?


 İşlerinden ayrılıp bir milyon dolarlık bir servete nasıl ulaşmışlardı? 

Herkes Mark Zuckerberg veya Larry Page olamaz ki. Herkes üniversiteyi bırakıp bir iPhone, veya bir zaman makinesi, ya da üzerine oturan kişinin ölçülerine göre kendi kendini ayarlayabilen bir tuvalet yaratamaz ki ( aslında bu hiç de fena olmazdı).


Bazıları işlerinden ayrılıp sadece rahat bir hayat sürebilmeyi ister.  Bazıları da işlerinden ayrılıp milyon dolarlık bir servet kazanmak ister. Justin Timberlake ise bir filminde “Bir milyona harika denmez, harika olan milyardır” diyordu. 


Aslında bir milyon da hiç fena sayılmaz.  Sonuçta herkes girişim sermayesi desteğiyle 100 milyon dolar kazanabilecek kadar becerikli olamaz. Bazen bir milyon dolar kazanıp kendi kendinin patronu olmak ve bu maddi özgürlüğü başarıya ulaşmak için bir araç olarak kullanabilmek de güzeldir.

Böylece, Braintree adlı bir şirket kurmuş olan Bryan Johnson’u aradım. Braintree adını duymamış olabilirsiniz, ama müşterilerini duymuşsunuzdur. Braintree, OpenTable, Uber, Airbnb, vs. gibi şirketler için kredi kartı işlemleri veya ödeme hizmetleri sunan bir kuruluştur.

Bryan’la daha önce hiç tanışmamıştım. Braintree’nin yatırımcılarından biri de değilim. Hatta bildiğim kadarıyla (ve ne yazık ki), Braintree’nin müşterilerinden birine de yatırım yapmış  değilim. Ben sadece ilginç hikâyeleri olabileceğini düşündüğüm kişileri arayıp bana neler anlatabileceklerini öğrenmeyi severim. Böylece sadece finans alanındaki ilişkilerimi değil, potansiyel dost çevremi de oluşturmuş olurum. Çekingen ve çirkin bir insan olduğumdan, pek fazla arkadaşım yoktur.

Ama Bryan’ın Braintree’yi nasıl kurduğu hakkında ilginç bir hikayesi olacağını ve bu hikayenin “şimdi ne yapmam gerekiyor?” kategorisine de uygun olacağını biliyordum.

Bryan 2007 yılında Sears’da müdür olarak çalışıyordu. Derken işinden ayrıldı ve iki yıl içerisinde yıllık bir milyon doların üzerinde bir kazanca kavuştu. Braintree zaman içerisinde daha da büyüdü ve Accel ile diğerlerinden 70 milyon dolar elde etti, ama benim için ilginç olan bu değildi.

Bryan’a “Bunu nasıl yaptın?” diye sordum. “İlk attığın adımlar neydi?” O bana anlattı, ben de size anlatacağım.

“İşimi gerçekten hiç sevmiyordum” dedi,  “fiks bir maaşla çalışma fikri de hiç bana göre değildi. Daha önce kredi kartı işlemleri sektöründe çalışan bir satış elemanıydım ve restoranları veya perakende satıcıları dolaşıp bu işlemler için çalıştığım firmayı tercih etmelerini sağlıyordum.  O yüzden, aynı işi başkası için yapacağıma, kendi adıma çalışırım“ diye düşündüm.

1.Kural: Aracıyı devre dışı bırakın. Bryan, yaptığı satışları temsilcisi olduğu firmaya götürmek yerine, kredi kartı işlem hizmetleri veren bir başka firmaya giderek aracıyı devreden çıkarmış ve onlarla kendi adına bir satış temsilciliği sözleşmesi imzalamış. Bütün bunları da Sears’daki işinden ayrılmadan ÖNCE yapmış.

Birçok kişi bana “Şu anda bir işte çalışıyorum, şimdiden bir yatırım finansmanı bulmalı mıyım?” diye sorar. Kesinlikle HAYIR! Başlangıçta biraz ikili oynamalısınız. Yatırımcılar, azimli gördükleri kişileri destekler.

2.Kural: Sıradan bir iş konusu seçin. Herkes “harika bir iş konusu” bulabilmek için çabalar. Oysa harika bir iş konusu bulmaya çalışmak, ender dünya madenlerini Mars’ta aramaya benzer. Yani ÇOK ZOR bir şeydir. Sakın yapmayın! Bryan, dünya üzerindeki tüm şirketlerin ihtiyacı olan bir iş seçmiş, ayrıca da Web üzerinden satış yapan birçok firma daha kurulacağından, işinin kısa zamanda hızla büyüyeceğini de görmüş.  Piyasaya mutlaka yepyeni bir fikirle girmek zorunda değilsiniz. Çok bilinen bir işi başkalarından biraz daha iyi yapmanız yeter. Üstelik biraz uyanıksanız ve bürokrasiyle uğraşmak zorunda olan dev kuruluşlardan daha küçükseniz, müşterilerinize daha cazip satış koşulları ve daha iyi hizmet sunabilir, onlarla daha yakından ilgilenebilirsiniz. O zaman da müşteriler size döner.

3.Kural: Müşteri bulun! Bu belki de her girişimci için geçerli olan en önemli kuraldır. Bu konuda daha önce de yazmıştım (Bir Girişimci Olarak Başarılı Olmanın En Kolay Yolu). İnsanlar genelde sihirli sanılan yolu izlemek ister. Yani yatırım sermayesi bulacaklar, işlerinden istifa edecekler, bir ürün üretecekler, sonra da birden bire milyonlarca müşterileri olacak. Oysa gerçek hayatta işler ASLA böyle yürümez.

Bryan  (temas kurduğu ilk 12 müşteri arasından) kredi kartı işlemlerini kendisine aktarmayı kabul eden 10 müşteri bulmuş. Diğer taraftan, işinden ayrılabilmesi için ayda 2.100 Dolar kazanması gerektiğini hesaplamış. Oysa bulduğu ilk 10 müşteriden ayda 6.200 Dolar kazanıyormuş, yani belli bir güvenlik marjı varmış. O zaman iş yerinden istifa etmiş ve birden bire kendisini ticaretin içinde bulmuş.

4.Kural: Uyurken Güven Oluşturun. Bu kural genellikle “Uyurken para kazanın” diye bilinir. Ama Bryan zaten uyurken para kazanıyormuş. Bulduğu ilk 10 müşteri ona kredi kartı ile yapılan her alış verişten para kazandırıyormuş.  “Müşteri aramak için sokaklarda kapı kapı dolaşmak istemiyordum”  diye anlattı Bryan. “Web üzerinden satış yapan müşteriler bulmak zorundaydım. Biri bana bir blog oluşturmamı tavsiye etti. İyi bir blog oluşturmak için ise, tamamen şeffaf olmanız gerekir, yoksa hiçbir işe yaramaz. Böylece bir blog oluşturdum ve kredi kartı sektöründe neler olup bittiğini, ahlaki değerleri hiçe sayan uygulamaları, tüccarların nasıl sömürüldüğünü yazmaya başladım. Sonra da yazılarımı Digg, Reddit, StumbleUpon gibi o zamanın en gözde sosyal sitelerine gönderdim. Bu yazılar bazen sitelerin en üst sayfalarına çıkıyor ve web sitem çökme derecesine gelecek kadar çok trafik alıyordu. Sonuçta kredi kartı işlemleri konusunda güvenilir bir kaynak haline geldim. Kısa bir süre sonra da bu işlemleri takip etmekte zorlanan tüm online satış firmaları ödeme hizmetlerini bana vermek için aramaya başladılar”. Demek ki burada bir gerçek payı var.

5. Kural: Blog para kazanmak için yapılmaz. Blog yazarlığı güven kazanmak için yapılır.  Blog yazarak reklam satamazsınız ( belki çok ender), çok büyük bir iş alamazsınız (belki çok ender), ama insanlarda güven oluşturursunuz ve bu da iş fırsatları yaratır. Bryan’ın blog sayfası ona kapı kapı gezmekten çok daha fazla müşteri sağladığı gibi, en büyük iş fırsatını da beraberinde getirmiş. Benim blog sayfam da bana bir kuruş bile kazandırmadı, ama milyonlarca fırsat yarattı.

“Aslında OpenTable’dan beni aradılar ve kredi kartı bilgilerini depolayacak, restoranlara gönderilen bilgileri işleyebilecek, mevzuatla uyumlu olan bir çözüm yazılımı istediklerini söylediler. Kendileriyle üç yıllık bir sözleşme imzaladıktan sonra oluşturduğum bir yazılım ekibi ile birlikte istedikleri çözümü hazırladık. Böylece müşterilerimize satabileceğimiz yeni bir hizmetimiz daha oldu.”

6. Kural: EVET deyin! Bryan işe tüccarlarla kredi kartı işlem hizmetleri sunan bir firma arasında aracılık yaparak başlamıştı. Bir süre sonra OpenTable, kendisinden bir yazılım geliştirmesini istemiş. O da daha önce hiç böyle bir şey yapmadığı halde EVET demiş. Hemen bir yazılım geliştirme ekibi kurup, mükemmel bir ürün oluşturmuş ve gelirini dört katına, hatta belki de daha fazlasına katlamış. Bu girişimiyle de, müşterilerine sunduğu hizmetleri arttırarak işini yepyeni bir alana taşımış. Birden bire, hizmetleri kulaktan kulağa yayılmış ve Airbnb, Uber vs. gibi online ticaret yapan başka firmalar da Braintree hizmetlerini kullanmaya başlamış. Ayrıca, yatırımcılar da kendisini aramaya başlamış, zira tüm müşterileri ödeme hizmetlerini Braintree’den aldıklarını söylüyorlarmış. Oysa, yeni kurulmuş online satış firmalarının ödeme hizmeti alması çok da kolay değildir.

Bryan, “İşe ilk başladığımda, kredi kartı işlem hizmetleri sunan firmamıza her müşterimiz için kapsamlı bir paket hazırlıyor ve o müşterinin güvenilebilir bir tüccar olabileceğini gösteren ayrıntılı bilgiler veriyorduk” diye anlattı. Daha sonra da…

7.Kural: Müşteri Hizmetleri. İster eski olsun, ister yeni, her müşteriye insanca davranabilirsiniz. “Başka yerlerde karşılaştığımız müşteri hizmetlerinde nelerden hoşlanmadığımızı sezgisel olarak biliyorduk: Otomasyona bağlanmış sesli yanıt sistemleri, cevap alma sürelerinin uzunluğu, sorun çözümlerinin yetersizliği vs. O nedenle, bize başvuran müşterilerimizin sorunlarını mümkün olan en kısa zamanda çözebilmek için gereken her şeyi yaptık.”  diyordu Bryan. Eğer küçük bir işletme iseniz, müşteri hizmetlerinizin kötü olması için hiçbir bahaneniz olamaz. En değerli yeni müşterileriniz eski müşterilerinizdir. Ve eski müşterilerinizi etkileyebilecek en önemli nokta da, yardıma ihtiyaç duyduklarında onlara en hızlı şekilde yardımcı olmaktır. Eski müşterilerinize yeni hizmetler satmanın en güvenilir yolu, sağlıklı Müşteri Hizmetleridir.

Bryan, işe başladığının daha ikinci yılında yıllık kazancı bir milyon doları aşıyormuş ve bu gelir her yıl ikiye katlanıyormuş. Eleman almaya yetişemiyorlarmış. 


Aradan dört yıl geçip 2011 yılı geldiğinde ise Braintree, A Serisi satışlarda 34 milyon Dolara ulaşmış. Şu anda ise, CrunchBase verilerine göre yıllık 8 milyar dolarlık kredi kartı işlem hacmine ulaşmış bulunuyorlar.


Bu da işinden ayrılmış ve faturalarını ödemek için bir yol bulmaya çalışan biri için hiç de kötü bir sonuç sayılmaz. 


Editörün notu: James Altucher bir yatırımcı, bilgisayar programcısı, yazar ve birden fazla yatırım deneyimi olan bir kişidir. Son olarak “Kördüm ama şimdi görüyorum” ( I Was Blind But Now I See) ve “Üniversitenin 40 Alternatifi”(40 Alternatives to College) adlı kitapları yazmıştır. Kendisini Twitter’deki  @jaltucher adresinden takip edebilirsiniz. 




Kaynak: TechCrunch

REKLAM BİSİKLETİ DİKKAT ÇEKİYOR

Bisiklet ancak bu kadar dikkat çekebilirdi
Dünyanın birçok ülkesinde kullanılan ve Türkiye’de ise son yıllarda yaygınlaşanReklam Bisikleti, Türkiye’de de hızla büyümeye devam ediyor. Reklam Bisikleti’nin güç geçtikçe büyümesinde sır ve detaydaki gerçekler hakkında bilgi veren Reklam Bisikleti Genel Koordinatörü Enes Malkoç , Reklam Bisikleti’nin özelliklerini şöyle anlattı, “Dünyanın birçok ülkesinde yaygın olarak kullanılan “Reklam Bisikleti” ülkemizde de çok sevildi. Reklam bisikleti ile ürün ve şirket tanıtımı yapan firmalar üzerinde yapılan anketlerde kişilerin neredeyse tamamı “Reklam Bisikleti”nden çok memnun olduğunu dile getirdi. Hatta bazı kullanıcılar daha önce bu kadar etkili reklam uygulaması kullanmadıklarını söyledi.

HEDEF KİTLE FARK EDİYOR
Özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünyanın her köşesinde kullanılan “Reklam Bisikleti” kendisini hedef kitleye fark ettirmesiyle tanınıyor. Kalabalık bölgelerde halkın arasında dolaşarak kendini gösteren “Reklam Bisikleti”nin yakınından ya da uzağından geçen kişilerin neredeyse tamamı, kendini bu yeni tanıtım modeline bakmaktan alı koyamıyor. Durum bölge olunca; kullanıcılar bu yeni ve geri dönüşümü yüksek olan reklam alanını kullanarak, ürünlerinin ve şirketlerinin istedikleri noktada istedikleri kitleye ulaşımını kusursuz şekilde sağlıyor.
ÇEVRECİ REKLAM
Çevre dostu olma özelliğiyle de ön plana çıkan “Reklam Bisikleti” gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakmak adına çevreci reklamcılığın öncülerinden biri olma özelliğini taşıyor. Reklamların ulaşması gereken kitleler üzerinde nokta atışı yapabilen “Reklam Bisikleti”, her yere girebilme özelliği ile tanıtım yapmak isteyen firmaların dikkatini çekiyor. Meydanlarda, çarşıda, pazarda, cafe önlerinde, avm çevresinde, parklarda, bahçelerde, konserlerde, etkinliklerde, sahillerde, çay bahçelerinde, kaldırımda, yolda vb. sayılabilecek heryerde “Reklam Bisikleti” ile karşılaşabilirsiniz.
BROŞÜR HİZMETİ
Broşür ve el ilanların dağıtımı geçmişte her ne kadar basite indirgenmiş olsa da günümüzde bu iş kolunun profesyonellik ve tecrübe gerektirdiği her kesimce kabul edilen bir gerçektir. Geçmişte bu tür dağıtım işleri belli başlı kişilere verilip daha sonrada takibi yapılmamaktaydı. Biz bu önemli ve özen isteyen iş kolunu; deneyimli ve tecrübeli ekibimiz tarafından tam olarak hedef kitleleri temel alarak gerçekleştiriyoruz. Bunun dışında dağıtım ekibimiz, görev yaptıkları süre zarfında sorumlu kadromuz tarafından denetlenerek, olası eksiklikleri anında giderilmesini de sağlıyoruz. Detaylı bilgiye www.reklambisikleti.com.tr adresinden ulaşabilirsiniz.

22 Aralık 2013 Pazar

2014 YILI BEKLENTİLERİ,İŞ FİKİRLERİ VE ÖNE ÇIKAN SEKTÖRLER

2014 ‘te dünyadan ekonomi beklentileri, iş fikirleri ve yıldızı parlayan sektörler
2014′te ekonomide yıldızı parlayacak alanlar 133 milyar dolara doğru gidiyor. The Economist dergisine göre 2014’te güneş, spor endüstrisinin üzerinde parlayacak. Otomotiv, eğlence, sağlık, IT yazılım, metal-madencilik sektöründe de hava açık görünüyor.
Ekonomik fırsatların gelişmekte olan ülkelere kaydığı 2014’te olgunlaşmış ekonomilerin de ivme kazanması bekleniyor. Zengin dünya ile gelişen ekonomiler arasındaki büyüme farkının azalacağı yeni yılda birçok sektörün büyüme hikayesi şekillenmeye başladı. The Economist’e iş dünyasının karamsar olmasına gerek yok. Her ne kadar yavaşlasa da Çin büyümesini sürdürecek; gelişmekte olan Asya’da iyileşme sürecek; Amerika, Avrupa ve Japonya gelişen ülkelerden alımını artıracak. Dünya genelinde şirketler ticari faaliyetlerini yüzde 5.2 artıracak. Bu oran, 2011 yılından bu yana en güçlü büyümeye işaret ediyor. 2014 yılında ticaretin patladığı yıllara geri dönüş beklenmese de birçok şirket için iş fırsatlarının artacağı bir yıla girdiğimiz belirtiliyor.

İngiliz The Economist dergisi tarafından yayımlanan ‘The World in 2014’ (2014’te Dünya), yeni yılda sektörlerin nasıl bir performans sergileyeceğini analiz etti. The Economist Intelligence Unit (EIU) tahminleri doğrultusunda yapılan değerlendirmeye göre 2014’te güneş spor endüstrisinin üzerinde parlayacak. Rusya’da Kış Olimpiyatları, Brezilya’da Dünya Kupası ve İskoçya’da Commonwealth Oyunları. Bu organizasyonlar, spor endüstrisinin 2014’te çift haneli büyümesini sağlayacak. Medya hakları, sponsorluk anlaşmaları, ticari satışlar ve giriş ücretlerinden toplam 150 milyar dolar gelir elde edilmesi bekleniyor. Otomotiv, eğlence, sağlık, IT yazılım, metal-madencilik sektöründe de hava açık görünüyor.Telekom, turizm, medya, IT donanım, perakende gıda-tarım ve finansal hizmetler parçalı bulutlu bir görünüm sergileyecek. Enerji sektörünü bulutlu günlerin beklediği 2014 ekonomisinde  yağışlı günler geçirecek sektör ise savunma.

2014 ekonomi beklentileri ve iş fikirleri

Tablet satışlarında büyük artış bekleniyor
Telekomününikasyon dahil olmak üzere donanım harcamalarının gelecek yıl 1 trilyon doları bulması bekleniyor. Tablet bilgisayar satışları yüzde 40 artarak PC satışları karşısında güçlenmeye devam edecek. Küresel çapta tablet kullanan nüfus yarım milyara ulaşacak. 2014’te gelişmekte olan ülkelerde ortalama fiyat son üç yılın yüzde 30 altına inerek 350 dolara gerileyecek. Yazılım ve hizmetler sektörü 2014’te iyi bir yıl geçirecek. Hükümetlerin ve iş dünyasının yazalım harcamaları yüzde 6.2 artış gösterecek. Bu arada ‘Big Data’ pazarı gelecek yıllarda art arda yüzde 30 büyüme sergileyecek.
İnternet reklamcılığı 133 milyar $’a gidiyor
İnternetin yayılması ve gelişen ülke tüketicilerinin etkisinin artması reklamcılar için yüzde 4.9 büyüme demek. 515 milyar dolarlık toplam gelir içinde sadece internet reklamcılığının büyüklüğü yüzde 14 artışla 133 milyar doları bulacak. Mobil reklamcılığın payı küçük ancak 2011 yılına oranla üçe katlanacak. Ortadoğu ve Afrika’da internet reklamlarının gelirinde yüzde 36 artış yaşanacak. Diğer yandan gelişmekte olan ülkelerdeki okuyucusunu artıran gazetelerin de reklam gelirinde artış beklentisi var. Publicis Omnicom 2014 başında şekillenecek ve en büyük reklam şirketi olarak WPP’nin yerini alacak.
Binek oto satışları yüzde 6 artacak
Küresel otomobil satışları dur-başla havasında, momentumda en önemli pazar ise Batı Avrupa. 2014’te bölgedeki üreticiler önceki yıldan daha fazla satış yapacak. Ancak yüzde 20’ye ulaşan üretim fazlası nedeniyle şirketler daha fazla fabrika kapatmaya hazırlıklı olmalı. Avrupa’daki küçük çaplı iyileşmeye karşın küresel otomobil satışları yüzde 6 artış gösterecek. Amerika’da tüketici kesenin ağzını açacak ve yeni otomobil satışları yüzde 9 artacak. Asya’da talep vites küçültse de, Çin pazarında yüzde 5 büyüme bekleniyor. Yarıştaki diğer pazarlar Güney Afrika, Kolombiya, Endonezya ve Hindistan. Özellikle Hindistan lider küçük-oto pazarı olacak.
Afganistan’dan çıkış gelirleri düşürecek
Dünyanın en büyük savunma pazarında ‘geri çekilme’nin etkileri tüm sektörü etkileyecek. ABD ve NATO birliklerinin Afganistan’dan çıkmasıyla ABD’nin savunma harcamaları gerileyecek. Moody’s’e göre harcamalarda yüzde 10 düşüş bekleniyor. Küresel savunma harcamalarındaki düşüş beklentisi ise yüzde 5-10. Kuzey Kore ve Çin, Asya’nın harcamalarını artıracak. Brezilya, Hindistan, Tayvan gibi gelişmekte olan ülkelerin ileri teknoloji ABD silahlarına ilgisi artıyor. Bu da Lockheed Martin’in elini güçlendirecek. Şirket gelecek yıl gelirinin yüzde 20’sini yurtdışından elde etmeyi hedefliyor.
ABD petrol üretiminde lider olacak
Yeni petrol arzının talebi aşması fiyatların yükselmesini engelleyecek. Üretim artışına katkıda bulunacak ülkelerin başında Brezilya, Irak, ABD ve Kanada geliyor. ABD’nin yeni yılda günde 11 milyon varil petrol üretimiyle Suudi Arabistan ve Rusya’yı geride bırakması bekleniyor. Avustralya da başlıca doğalgaz üreticisi olarak Katar’ın önemli rakibi haline gelecek. 2014’te Queensland ve Gorgon tesislerinden likit doğalgaz ihracatı başlayacak. Bu arada gelecek yıl fosil-yakıt emisyonlarının 1990’ların yüzde 160’ı seviyesine çıkacağı tahmin ediliyor. Yoğun kirliliğe rağmen Çin’in kömür tüketimi artacak

AVİVASA DAN GİRİŞİMCİLERE KİRA DESTEĞİ

AvivaSA Girişimcilere Kira Desteği Veriyor
AvivaSA, Genç Girişimci Programı ile kendi acentesini kurmak isteyenlere bir yıl ofisten, mobilyaya, kiradan çalışan yardımına kadar birçok konuda destek veriyor. AvivaSA CEO’su Meral Eredenk, şu ana kadar 50’ye yakın genç girişimcinin bu program kapsamında acente açtığını söyledi.

Genç Girişimci Programı’nı ilk olarak 2009 yılında başlattıklarını hatırlatan Eredenk, “Acente kanalımızda başarılı iş ortakları yaratıyoruz. Genç Girişimci Programı, kanalımızda önemli bir segment haline geldi. Direkt satış kanalımızda başarılı arkadaşlarımızı bu program kapsamında desteklemeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Avivasa’da İşe alımlar sürecek
Verilen bilgiye göre, genç girişimciler kendi içinde dört gruba ayrılıyor. Ve her grubun yararlanacağı destek, üretim ve satış hacmine bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Şu anda 4.8 milyar TL fon büyüklüğü ile sektörde ikinci sırada bulunan AvivaSa, 2014 sonunda 6.6 milyar TL fon tutarına, 800 bini aşkın üye sayısına ulaşmayı hedefliyor. Şirket, şu anda 601 bin 909 katılımcı sayısı ile sektörde üçüncü sırada yer alıyor.
Eredenk, “Türkiye’nin en büyük direkt satış kadrosuna sahip bireysel emeklilik ve hayat sigortası şirketi olarak satış kadromuza ve acente ağımıza yatırımlarımızı ve işe alımlarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.
Avivasa Acente Açmak
Türkiye’de sigortacılık sektörü hızla gelişmekte ve ülkemizin ekonomik büyümesine paralel olarak müşterilerimizin uzun vadeli tasarruf, emeklilik ve risklere karşı korunma ihtiyaçları gün geçtikçe artmaktadır. Bireysel emeklilik ve hayat sigortaları sektörünün lider şirketlerinden biri olan AvivaSA, sahip olduğu vizyonu ile liderliğini sürdürmek ve başarılı acentelere daima öncülük yapmayı hedeflemektedir. Bu kapsamda hızla büyümekte olan acenteler kanalımız için, yenilikçi, rekabetçi ve sektöre ciddi katkılar sağlayacak iş ortakları aramaktayız.
Yenilikçi projeler, uzun vadeli kazanç sistemleri ve ürün çeşitliliği ile destekleyeceğimiz acentelerimizden biri olmak, sigorta sektörünün büyüme potansiyeli en büyük ve en kârlı branşlarından biri olan bireysel emeklilik ve hayat sigortası branşında yer almak istiyorsanız, aşağıdaki formu doldurarak acentelik başvurunuzu bize iletebilirsiniz.

window.setTimeout(function() { document.body.className = document.body.className.replace('loading', ''); }, 10);