:include data='blog' name='all-head-content'/> 2013 - GİRİŞİMCİLİK

27 Aralık 2013 Cuma

GİRİŞİMCİ OLMADAN ÖNCE

Girişimci olmadan önce cevaplandırılacak sorular

Girişimci olarak güçlü olan yanlarınız nelerdir?


Girişimci olarak geliştirilmesi gereken yanlarınız nelerdir?


Kişisel ve işle ilgili hedefleriniz nelerdir?


Seçtiğiniz iş alanı ile ilgili ne kadar bilginiz vardır?


Geçmiş tecrübenizin iş ile nasıl bir bağlantısı vardır?


İş alanı itibarıyla sürdürülebilir midir?


 Müşterileriniz ürününüze ne sıklıkta ihtiyaç duyacaktır?


İşe ne kadar hakimsiniz?


İşi yeterince bilmediğiniz için ortak almak durumunda olduğunuzu hissediyor 

musunuz?

Bu iş için gereken günlük operasyonlara yatkınlığınız ne seviyededir?


Bu iş alanı için gereken yetkinlikler nelerdir?


 Bu özellikler sizde var mı?


Yeterince olmadığını düşünüyorsanız geliştirmek için nelere ihtiyacınız var?

Başlangıçta yatırmayı planladığınız tutar, işi hayata geçirmeye ve hedeflediğiniz 

noktaya getirmeye yeterli mi?

Gelir hedefleriniz ile iş uyumlu mu?


Bu iş alanına girmek rakipler için ne kadar kolay? 


Rekabet engelleri var mı? 


Başkaları da bu sektörde bulunsa bile, ürün/hizmeti sizin yaptığınız kapsamda 

sağlayan var mı? 

Sizi sektördeki mevcutlardan ayrıştıranın ne olduğunu 

düşünüyorsunuz?

26 Aralık 2013 Perşembe

GİRİŞİMCİNİN KONTROL LİSTESİ

Yeni bir işe başlarken kontrol listesi

         İşe Başlamadan Önce


Analiz yapılarak iş fikrinin değerlendirilmesi

Bir girişimci olarak zayıf ve kuvvetli yanların değerlendirilmesi
Kişisel ve iş ile ilgili hedeflerin belirlenmesi
Mevcut ve potansiyel finansal kaynakların gözden geçirilmesi
Finansal risklerin tanımlanması
Faaliyete geçiş maliyetinin saptanması
Faaliyet yerine karar verilmesi
Kapsamlı bir pazar araştırması yapılması
Hedef müşterilerin tanımlanması
Mevcut ve potansiyel rakiplerin tanımlanması
Pazarlama planının geliştirilmesi

         İşi kurmaya karar Verince


Bir avukat ve mali müşavir seçilmesi

Tüzel kişilik yapısının seçilmesi (Adi Şirket, Limited Şirket, Anonim 
Şirket vb)
İşin oluşturulması (şirket isminin tescil ettirilmesi, şirketleşme sürecinin 
tamamlanması)
İş planı hazırlanması
Çalışılacak bankanın seçilmesi ve gerekli hesapların açılması
Eğer uygulama varsa, iş kurma ile ilgili borç alma ve teşvik başvurusunda 
bulunulması 
Eğer mümkünse kredi limiti oluşturulması amacıyla bankalarla 
görüşülmesi
Olası risklerin en aza indirgenmesi açısından sigorta yaptırılması

         İlk adımlar


Web sitesinin kurulması

Kurumsal e-posta adresinin alınması
Kartvizitlerin bastırılması
Tedarikçilerin düzenlenmesi/belirlenmesi
Mobilya ve gerekli ofis ekipmanının alınması
Faaliyete geçmek için gerekli lisans ve izinlerin alınması
SGK’ya kayıt yaptırılarak işveren sicil numarası alınması
Kuruluş evrakları ile birlikte işyerinin bulunduğu vergi dairesine 
başvurarak kaydın yaptırılması

Faaliyet konusu ile ilgili dernek ve birliklere üye olunması

GİRİŞİMCİLİKTE ORTAKLIK

Mükemmel bir girişimci olabilir, tek başınıza girişiminizi başarıdan başarıya koşturuyor olabilirsiniz ama bu, böyle yapmanız gerektiği anlamına gelmez. Yanınızda bir ortağınızın bulumasının da birçok yönden artıları olabilir.




Fakat başarılı olan ortaklıklar kadar başarısız olanlar da vardır. Unutulmaması gereken en önemli şey her üstün yetenekli kişinin sizin ortağınız olmaya uygun olmayacağıdır. Önemli olan yetenekleri sizin ihtiyaçlarınıza uyacak kişiyi ortak olarak seçmenizdir. Bir ortaklıkta öncelikle sorumluluk ve ortak hedeflere hizmet etmek gerekir bu da ancak birbirini tamamlayan kişilerle başarılır.








Nasıl doğru bir ortak bulursunuz?



Motivasyon: Her ikiniz de diğerinizin heyecanı ve isteği azaldığı zamanlarda onu tekrar motive etme yeteneğine sahip olmalısınız, çünkü yeni girişimlerde motivasyonu yüksek tutmaya çok ihtiyaç vardır. İş ile ilgili bir beklentiyi karşılayamadığınızda yanınızda sizin üzüntünüze katılacak birini değil sizi tekrar motive edecek birini istersiniz. Aynısını ortağınız olacak kişi de isteyecektir.


İlişki: Aynı lokasyonda bulunmak büyük bir artıdır. Bu şekilde kısa bir sürede buluşabilir ve toplantılar düzenleyebilirsiniz. Ayrı şehirlerde ortaklık yürütmek teorik olarak gerçekleşebilse de daha zaman alıcı ve yorucu olacaktır.


Vizyon: Başarılı bir ortaklık için aynı misyon ve amaçlara sahip olunması kritiktir. Ortaklıklarda misyon ve amaçlar net olarak konuşulmadan bunlarla ilgili zaten iki ortağın aynı düşündüğü varsayılır. Fakat bu her zaman böyle olmaz. Ortağınızla işin başında ve belirli aralıklarla işinizin kısa ve uzun dönemli hedeflerini ve şirket yapınızı bir noktada buluşana kadar tartışın.


Denge: Sizi tamamlayacak ve destekleyecek bir ortak bulmanız başarılara ulaşmanızı sağlayacaktır. Güçlü ve zayıf özelliklerinizi düşünün ve bunlara göre bir ortak bulun. Sizden farklı yeteneklere sahip olan bir ortak çok değerlidir - siz satış odaklı, yaratıcı ve pratik olabilirsiniz, ortağınızın da üretim odaklı, analitik ve fikir üretici olması sizi tamalayacaktır.

Bir ortak bulmak herhangi bir yatırım gibi kapsamlı değerlendirme isteyen bir süreçtir. Bu zaman alacaktır ve herkesle uyum yakalayamayacaksınız fakat en sonunda aradığınız ortağı bulduğunuzda huzurlu bir şekilde istediğiniz iş planı konusunda çalışmaya başlayabilirsiniz.




Kaynak: Forbes

23 Aralık 2013 Pazartesi

GİRİŞİMCİLİK SIRLARI

Bir şirketi yönetmenin garantili bir yöntemi yoktur. Ama tanıdığım en iyi girişimciler bu kuralları uygular. 

Ben 30 yıllık bir girişimciyim – aslında 29 yıl ve 2 aylık, ama hesabını tutan kim? - ve bu güne kadar öğrendiğim tek şey, iş hayatında başarılı olmanın bir formülü olmadığı. İnanın olmasını çok isterdim. Keşke işinizle ilgili hedeflerinize ulaşabilmeniz için size adım adım uygulayabileceğiniz bir rehber verebilseydim. Ama veremem. Zira iş hayatında rastlanabilecek hiçbir problem birbirine benzemez. Problemlerin her biri birçok faktörün birleşmesiyle oluştuğundan, hepsinin kendine has özellikleri vardır. Sizin de sorunlara bu özelliklerine göre yaklaşmanız gerekir.

Bu noktada bana “o zaman nasıl oluyor da bazı girişimciler başarılı şirketleri bir biri ardına kurabiliyor ve çok ender başarısız olabiliyor?” diye sorabilirsiniz. “Başarılı” derken, kendi nakit akışıyla ayakta kalabilen, sahipleri ve çalışanları için iyi bir yaşam standardı sağlayabilen ve büyümek için gerekli karlılığı yakalayabilen bir şirketi kastediyorum. Şüphesiz ki, bu tür şirketleri istediği zaman yaratabilecek kişiler tanımışsınızdır. Medyada böyle kişilerden sıklıkla “seri girişimci” olarak söz edilir. Bu güne kadar payıma düşen başarısızlıkları tatmış olsam da, sanırım ben de o kişilerden biriyim. Pekiyi, kurduğumuz işlerin büyük bir çoğunlukla başarılı olmasını sağlayan özel bir sırrımız mı var? Yoksa bu sadece şanslı olmakla mı ilgili?

Herhangi bir iş girişiminde şans faktörünün önemini inkâr edemem, ancak elde ettiğim başarıların sadece şansla ilgili olduğuna inanmıyorum. Bu güne kadar tanışma ayrıcalığını yaşadığım diğer seri girişimcilerin de başarılarını şansla açıklamak mümkün değil. Aksine, hepimizin ortak özelliği birçok sorunu çözebilmemizi ve fırsatları karşımıza çıktığı anda değerlendirmemizi sağlayan belli bir düşünce yapısına sahip olmamız. Ben buna “işin sırrı” diyorum.

Pekiyi bu “sır” tam olarak nedir? Bence buna özetle çok çeşitli durumlarda uygulanabilecek bir kurallar listesi diyebiliriz. Bu kuralların bazılarını daha çocukken öğreniriz. Bazılarını da akıl hocası diyebileceğimiz kişilerden bir şekilde öğrenmişizdir. Ama pek çoğunu klasik yöntemlerle – yani hata yaparak, tökezleyip tekrar ayağa kalkarak, ve bir daha aynı duruma düşmemek için ne yapmamız gerektiğini anlayarak öğreniriz. Sonuçta ne şekilde öğrenirsek öğrenelim, bu kurallar herhangi bir işi sıfırdan kurarken karşılaştığımız sorunlarla başa çıkmak için kullandığımız araçlardır. Bu kurallar başarılı olmamızı garantilemese de, başarı şansımızı önemli ölçüde arttırır. Sonuçta, kaybettiğimizden daha fazlasını kazanırız ve oyunun içinde ne kadar uzun kalırsak, o kadar sık galip geliriz.

Bence hemen hemen herkes bu kuralları öğrenebilir ve onları arzu ettiği yaşama ulaşmak için kullanabilir. Tabii ki, bunları uygulamak bazılarına diğerlerinden daha kolay gelecektir ve uygulayan herkes aynı başarıya ulaşamayacaktır. Her şeyde olduğu gibi, iş hayatında da bazı kişilerin doğuştan gelen yetenekleri vardır ve bu yetenekler oyunu başkalarından daha iyi oynamalarını sağlar. Herkes Tiger Woods veya Picasso veya Shakespeare olamaz, ama hepimiz golf oynamayı, resim yapmayı veya bir hikaye yazmayı öğrenebileceğimiz gibi, maddi olarak kendi kendimize yeterli olmayı da öğrenebiliriz.

Tüm bu kuralları listelemek ver her birinin ardında yatan mantığı açıklamak için bir kitap yazmak gerekir. Ama ben burada size 29 küsur yıldan beri öğrenmiş olduğum ve bugün de hala güvendiğim en önemli 10 kuralı açıklamak istiyorum:

1. Şirketi rakamlar yönetir. Onları okumayı bilmiyorsanız, kör uçuş yapıyorsunuz demektir.

Ben işe yeni başladığımda, bir şirketi üst düzey yöneticilerinin yardımıyla CEO’ların yönettiğini sanırdım. Bilmediğim şey, bir şirketin kendine has ihtiyaçları olan canlı bir varlık olduğu ve yöneticiler bu ihtiyaçları karşılamadığında, şirketin yok olup gideceği idi. Pekiyi bu ihtiyaçların neler olduğunu nasıl anlayacaksınız? Bunun bir tek yolu var: Rakamlara bakıp, aralarındaki bağlantıyı göreblmek. Rakamlar size satışların nasıl gittiğini, yeni bir pazarlama uzmanını veya ofis yöneticisini işe alıp alamayacağınızı, yeni oluşan müşteri taleplerini karşılayabilmek için ne kadar nakde ihtiyacınız olduğunu, piyasanızın nasıl değiştiğini vs. vs. söyleyecektir. Tüm bunları muhasebecinizden duyana kadar bekleyemezsiniz. Muhasebeci olmanıza da gerek yoktur. Ama kendi işiniz için hangi rakamların önemli olduğunu anlayabilecek kadar muhasebe bilginiz olmalı. O zaman bu rakamları kartal gibi gözlemek sizin için alışkanlık haline gelecektir.

2. Yapılan satış, parası tahsil edene kadar satış sayılmaz.

Bir satış yapıldığında, sanki parası banka hesabına yatmış gibi genel bir kanı vardır. Sanki er veya geç, o para ödenecektir. Tabii ki bu her zaman geçerli değildir ve paranın ne kadar erken veya geç geleceği çok büyük fark yaratır. Ama birçok kişi işe ilk başladığında bunu düşünmez. Günün birinde tahsil edemedikleri bir alacakla karşı karşıya gelene kadar, “şüpheli alacak” terimi sözlüklerine girmez. Aynı şekilde, bir sürü satış yapmış olmalarına rağmen, kendi faturalarını ödeyecek paraları olmadığını görene kadar, “ödeme vadesi” kavramı da onlar için bir anlam taşımaz.

Her zaman söylediğim gibi, cari alacak oluşturan her şirket aslında bir bankadır. Müşterinizin ödemesini belli bir vade içinde yapacağı bir mal veya hizmet sunuyorsanız, bu kredi verdiğiniz anlamına gelir. O zaman da kredi veriyormuş gibi davranmanız gerekir. Yani müşterilerinizin krediye layık olup olmadıklarını ve ödemelerini ne kadar zamanda yaptıklarını önceden belirlemeniz gerekir. Ayrıca, kredi portföyünüzün sağlamlığını düzenli olarak kontrol etme alışkanlığı edinmeli ve ortalama tahsilat sürenizin sağlıklı bir düzeyde olduğundan emin olmalısınız.

3. Kısa dönem borçların kısa dönem alacakları geçtiğinde iflas etmişsinizdir.

Sanırım küçük şirket sahiplerinin büyük bir çoğunluğu bilançonun ne olduğunu veya gelir tablosundan ne farkı olduğunu bilmez. Bilançonun, onların kararlarında bir etkisi yoktur. İlk şirketim olan First Courier’den dolayı kendimi iflas masasında bulana kadar, benim kararlarımda da bir etkisi olmamıştı. Bir şirketin cari borçlarının (yani gelecek 12 ay içinde ödenmesi gereken borçlarının), cari alacaklarından (gelecek 12 içinde nakde dönüşecek varlıklarından) daha fazla olduğunda, (en azından teknik olarak) iflas etmiş sayılacağını o masada öğrendim. Oysa bu bilgi bilançoda net olarak görülür. Eğer bilançoma düzenli olarak bakma alışkanlığını edinmiş ve oradan çıkarılabilecek en önemli bilgi olan ve bir şirketin kısa vadeli borçları ödeyebilme gücünü gösteren cari oranı takip etmiş olsaydım, bir sürü sıkıntıyı yaşamak zorunda kalmazdım. Bu oranı, şirketin döner varlıklarını kısa vadeli borçlarına bölerek bulursunuz. Bulduğunuz oran 1.25 veya daha büyükse, oldukça iyi durumdasınız demektir. Ama 1.00’in altındaysa, durum sıkıntılı demektir. Evet, belki ödemelerinizi ve diğer kısa vadeli borçlarınızı bir süre idare edebilirsiniz, ama nakit durumunuzu bir an önce düzeltmek için harekete geçmelisiniz. Aksi halde günün birinde elinizde faturalarınızı ödeyecek nakit kalmadığını görebilirsiniz – bu da ölümcül bir durumdur.

4. Kestirmeden gitmeyi düşünmeyin! İşinizi sanki sonsuza kadar ayakta kalacakmış gibi yönetin.

Yeni bir iş kurmak hiç kolay değildir. Büyük bir şirketin ihtiyaç duyacağı, sadık ve çeşitli sektörlerden gelen bir müşteri tabanı, deneyimli yöneticiler, tüm şirkette uygulanan verimli sistemler, takım ruhuyla çalışabilen bir satış ekibi, sektörde kazanılmış yüksek bir itibar gibi daha birçok şeyi oluşturmak uzun zaman alır. Tabii ki hepimiz kısa yollar ararız. Bu da çok doğaldır, özellikle de ilk kez iş kuruyorsanız. Şirketinizi daha hızlı büyütebilmek için sürekli daha iyi yollar ararsınız, bazen de bulabilirsiniz. Ama ne yazık ki bu yollar hemen hemen her zaman baş ağrısı olarak size geri döner.

Bütün bunları, herkesten daha sabırsız olan ve her türlü kestirme yolu denemiş biri olarak söylüyorum. Rakiplerin satış temsilcilerini işe almak, personeli sırf benimle çalıştıkları için terfi ettirmek gibi bir sürü yöntem denedim. Ama sonunda, seçtiğim kestirme çözümlerin sadece istediğim gibi büyük ve güçlü bir şirket kurma hedefine ulaşmamı geciktirdiğini fark ettim. Hem neden bu kadar acele ediyordum ki? Güçlü bir şirket, sonsuza kadar yaşayabilecek bir şirkettir. Ben de kararlarımı bu anlayış çerçevesinde vermeliydim – hem de şirketi günün birinde satacağımı kesinlikle bilmeme rağmen. Zaman ayırırsam ve CitiStorage adlı şirketim için uzun vadede ihtiyacı olan her şeyi yaparsam, şirketin değeri çok daha fazla artacaktı. Gerçekten de öyle oldu. Zaman içerisinde hem o şirketi, hem de onunla bağlantılı iki işimi tam 110 Milyon Dolara sattım.

5. Parayı kazanmak zor, harcamak kolaydır. Harcamadan önce kazanmalısınız.

Çoğu kişi, ticarete başladığında nakit paranın değerini bilmez. Bilselerdi, yeni mobilyalar almaz, tasarımcılara şirket logosu, süslü kartvizitler ve antetli kağıtlar hazırlatmaz, paralarını gerçekte ihtiyaçları olmayan bir sürü şey için harcayarak, şirket henüz yaşamaya bile başlamamışken, yatırım sermayelerini daha baştan tüketmezlerdi. Şirketin yaşamaya başlaması, kendi yarattığı nakit akışıyla varlığını sürdürebileceği noktaya geldiği andır. Daha o noktaya ulaşmamışken nakit sermaye biterse, oyun da bitti demektir. Şirketiniz ölür.

Ama parayı boşa harcayan sadece yeni iş kuran yatırımcılar değildir. Şirketler dünyası, yöneticileri güzel zamanların sonsuza kadar süreceğini zanneden ve henüz kazanmadıkları parayı hiç ihtiyaçları olmayan lüksler için harcayan şirket cesetleri ile doludur. Aynı hatayı bir zamanlar ben de yaptım ve cezasını da ödedim. Öğrendiğim derslerden biri de şuydu: Önce parayı kazanacaksınız. Akıllıysanız, bir kısmını kötü günler için kenara koyarsınız. Geri kalanını da canınızın istediği gibi harcayabilirsiniz. Çalışanlarınıza dolgun primler verebilir, hayır kurumlarına büyük bağışlarda bulunabilir, bir uçak satın alabilir, isterseniz başkanlığa bile adaylığınızı koyabilirsiniz. Canınız nasıl istiyorsa. Ama önce o parayı kazanmalısınız.

6. Ticarette dostlarınız yoktur, sadece ortaklarınız vardır.

Bazı alışkanlıkları sürdürmek, diğerlerinden daha zordur. Ben de bunlardan çok önemli olan bir tanesini unutmamak için gayret ediyorum: Dostlarla iş yapmamak. Bu kuralı birkaç kez bozdum ve her seferinde pişman oldum. İlk zamanlarda dostlarımdan mal ya da hizmet almakta hiç tereddüt etmedim. Yakın dostluğum olan bir kişiye neden yardımcı olmayacağımı anlayamıyordum. Ama sonradan gördüm ki, dostlarınız şirketinizin yararına olacak şekilde davranmanızı engelleyecek bir takım ayrıcalıklar bekleyebiliyorlar. Daha en baştan onlara herhangi bir tedarikçi gibi davranılacağını söylemiş olsam da, benden hep kendileri için ayrıcalık yapmamı istediler. Yapmadığım zaman da ilişkimiz bozuldu ve ben hem bir dostumu, hem de tedarikçimi kaybettim.

Bundan çok daha önemlisi, çalışanlarınızla arkadaş olmamanız gerektiğini bilmek. Onlara saygı ve sevgiyle davranmayın demek istemiyoruz. Onlarla gülebilir, ağlayabilir, birlikte üzülebilir ya da mutlu olabilirsiniz; ama siz de, onlar da bir iş ilişkisi içerisinde olduğunuzu unutmamalısınız. İşe ilk başladığımda yedi çalışanım vardı ve bunlardan altısı ile sosyal arkadaşlık kurmuştuk. Bu arkadaşlıkların altısı da iş açısından sorun yarattı. Yedinci kişi mi? O şimdi CitiStorage’ı yönetiyor.

7. En üstteki satıra odaklanmayın. Brüt kar marjı, gelir tablosundaki en önemli rakamdır.

Şirket kuruluşunun ilk zamanlarında, herkesin saplantısı satışlardır. Satışların her ay, her gün ve her saat arttığını görmek isteriz – ne kadar hızlı olursa, o kadar iyi. Her sabah kontrol ettiğim ilk şey, bir önceki günün satış raporuydu. Yatırımcılarım da aynı şekilde. Bir kez bile şirketin karlılığını sormadılar. Sadece satışa önem veriyorlardı ve çoğu muhasebeciydi! Ama sadece satışa odaklanmak tehlikelidir, özellikle de işinizi sınırlı bir sermaye ile kurduysanız. Neden mi? Çünkü satışlar mutlaka nakit akışı sağlamaz ve hayatta kalmak için ihtiyacınız olan şey de nakittir. Nakdiniz kalmadıysa, işiniz de biter. İşte bu kadar!

Onun yerine, brüt kar marjınıza odaklanmalısınız - yani sattığınız şey her ne ise, onunla ilgili doğrudan masrafları ödedikten sonra geriye kalan kar yüzdesine bakacaksınız. Bana göre, herhangi bir şirket için brüt kar marjı en önemli bir – iki rakamdan biridir. Ama yeni kurulmuş bir şirket için en önemli rakamdır. Tüm masraflarınızı brüt karınızdan ödemeniz gerekir – ücretlerinizi, kiranızı, telefon faturalarınızı, ısınma, elektrik, fotokopi giderlerinizi, vs. vs. Brüt kar marjınız %10 ise, başa baş gelebilmeniz için, genel giderlerinizin her 1 Doları karşılığında, 10 Dolarlık satış yapmanız gerekir. Brüt kar marjınız %40 ise, 1 Dolarlık genel gideriniz karşılığında sadece 2.5 Dolarlık satış yapmalısınız demektir. Yani brüt kar marjınız yüksekse, satış düzeyiniz aynı kalsa bile, düşük kar marjında olduğundan daha fazla harcama yapabilirsiniz. Hele işe yeni başlıyorsanız ve sınırlı bir sermayeniz varsa, başarıyla yenilgi arasındaki fark bu nokta olabilir.


8. Gerçek rakiplerinizi belirleyin ve onlara saygıyla davranın.

İşe yeni başlarken bilmediğim bir şey daha vardı: Sizin yaptığınız işi yapan herkes rakibiniz değildir. Asıl rakipleriniz, sizinle aynı hizmeti sunan, aşağı yukarı aynı güvenilirlikte olan ve fiyatları sizinkilerle benzer seviyede olan şirketlerdir. Tabii bu, piyasada başka tür şirketlere de rastlamayacağınız anlamına gelmez. Kurduğum her işte, piyasada bizimkine benzer servisleri çok daha düşük fiyata sunabildiklerini iddia eden kişiler vardı. Ama bunların hepsi, çok küçük işletmelerdi ve genel giderleri de -varsa bile- çok düşüktü. İşin hem sahibi, hem de çalışanı olan kişi hastalansa, ya da bir kamyonu arıza yapsa, müşteri hapı yuttu demekti. Böyle bir riske katlanmayı göze alan müşteriler, bizim için doğru adaylar değildi. Aynı şekilde, güvenilirlik arayan ve bunun karşılığını ödemeye hazır müşteriler de – bu tür küçük işletmeler için doğru adaylar değildi.

Gerçek rakiplerimize gelince, onların uzun vadeli başarımız için çok önemli olduklarını gördüm. Şirketimiz için sektörde olumlu bir itibar oluşturmamızda – ki bu bizim en değerli varlığımızdı - kritik bir rol oynamışlardı. Zira onların görüşü, herhangi bir grubunkinden çok daha değerliydi. Onlar hakkımızda olumlu konuştuklarında, herkes bunu dikkate alıyordu. Bu yüzden, aynı karşılığı görebilmeyi umarak, onlara saygıyla davranmaya başladım ve satış ekibimizin de böyle davranmalarına dikkat ettim.

9. Bir şirketi, kültürü ayakta tutar. Uzun vadede, bir patronun en önemli görevi bu kültürü tanımlamak ve uygulatmaktır.

İlk işimi kurarken, hem bir şirket, hem de bir kültür yaratacağım aklıma bile gelmemişti. Şirketlerin de kültürleri olduğunu, hele o kültürün şirketin performansını çok etkileyebileceğini hiç düşünmemiştim. Ancak 15 yıl sonra – eşim Elaine, CitiStorage’a katıldığında – konu hakkında ciddi ciddi düşünmeye başladım. Eşim, kültürümüzü önemli ölçüde değiştiren ve çalışan memnuniyetini arttıran, işyeri oyunları, yarışmalar, eğitim programları, yeni personel hakları, grup etkinlikleri ve buna benzer bir dizi programlar başlatmıştı. Ve sonuçta, şirketin çok daha iyi çalıştığını fark etmemem imkansızdı.

Zaman içerisinde, şirket kültürünü oluşturmanın CEO’nun sorumluluğu olduğunu anlamıştım. Bütün yükü Elaine üstlenmiş olsa da, benim desteğim olmadan başarılı olması mümkün değildi. Ona sadece ihtiyacı olan kaynağı sağlamakla kalmadım, aynı zamanda davranışımı yeni koşullara uyarladım ve herkesin de aynı şeyi yapmasını sağladım. En önemlisi de, dilimi tutmayı ve emir-komuta zincirine saygı göstermeyi öğrendim. Bu güne kadar edinmem gereken en zor alışkanlık sanırım buydu – ama kesinlikle en önemlisiydi.

10. Hayat planı iş planından önce gelmelidir.

Önceliklerimi doğru bir şekilde belirlemem için kafama önemli bir darbe yemem gerekti. Girişimcilik hayatımın ilk sekiz yılında, işle ilgili hedeflerime hep öncelik verdim. Bunun sonucunda da ilk kızımın çocukluk dönemini kaçırdım, eşimle ve dostlarımla çok az zaman geçirebildim. Kitap okumak, seyahat etmek ve bahçeyle uğraşmak gibi keyif aldığım şeylerin hiç birini yapmadım. Hayatımı çok sıkıcı, aşırı gergin, aralıksız çalışarak, 7/24 koşturarak hızla büyüyen bir iş yaratmak için harcıyordum. Ve sonunda ne olduğunu biliyorsunuz.

Neyse ki, 11. Maddeyi yazmaktan vazgeçmem, gereken dersleri alıp yeni bir başlangıç yapabilmemi sağlayacak kadar erken oldu. Aldığım en önemli ders şuydu: başarılı bir iş kurmak, kendi içinde bir hedef değildir. Aslında ulaşmak istediğiniz hedef için bir araçtır. Kendiniz ve sevdikleriniz için hayal ettiğiniz – ya da ettikleri – daha iyi bir yaşamı yaratmak için bir yoldur. Öncelikle bir hayat planı yapmalı ve onu sık sık gözden geçirmeli, hala geçerli olduğundan ve iş planınızın da ona ulaşmanıza yardımcı olduğundan emin olmalısınız. İnanın ki, bu alışkanlığın geri kalan her şeyden daha önemli olduğunu göreceksiniz


Norm Brodsky’nin “Secrets of a 110 Million Man” adlı makalesinin çevirisidir.

GİRİŞİMCİLİK ÖRNEĞİ

Birkaç hafta önce, bu yılın işinizden ayrılmak için en uygun yıl olduğu hakkında bir yazı yazmıştım. Nedenlerini de açıklamıştım. Yazdığım yazı, “mutlaka girişimci olmalısınız” tarzında sadece heveslendirici bir yazı değildi.  Daha çok: “şirketler dünyasında gidişat çok kötü ve zaten yakında istifa etmek zorunda kalacaksınız” anlamındaydı.

Gerçekten de pek çok kişi “Ee, şimdi ne olacak? Ne yapmam gerekiyor” diye sormuştu.

Ben de bu yolu izlemiş olan kişilere sormaya başladım. Ne yapmışlardı?


 İşlerinden ayrılıp bir milyon dolarlık bir servete nasıl ulaşmışlardı? 

Herkes Mark Zuckerberg veya Larry Page olamaz ki. Herkes üniversiteyi bırakıp bir iPhone, veya bir zaman makinesi, ya da üzerine oturan kişinin ölçülerine göre kendi kendini ayarlayabilen bir tuvalet yaratamaz ki ( aslında bu hiç de fena olmazdı).


Bazıları işlerinden ayrılıp sadece rahat bir hayat sürebilmeyi ister.  Bazıları da işlerinden ayrılıp milyon dolarlık bir servet kazanmak ister. Justin Timberlake ise bir filminde “Bir milyona harika denmez, harika olan milyardır” diyordu. 


Aslında bir milyon da hiç fena sayılmaz.  Sonuçta herkes girişim sermayesi desteğiyle 100 milyon dolar kazanabilecek kadar becerikli olamaz. Bazen bir milyon dolar kazanıp kendi kendinin patronu olmak ve bu maddi özgürlüğü başarıya ulaşmak için bir araç olarak kullanabilmek de güzeldir.

Böylece, Braintree adlı bir şirket kurmuş olan Bryan Johnson’u aradım. Braintree adını duymamış olabilirsiniz, ama müşterilerini duymuşsunuzdur. Braintree, OpenTable, Uber, Airbnb, vs. gibi şirketler için kredi kartı işlemleri veya ödeme hizmetleri sunan bir kuruluştur.

Bryan’la daha önce hiç tanışmamıştım. Braintree’nin yatırımcılarından biri de değilim. Hatta bildiğim kadarıyla (ve ne yazık ki), Braintree’nin müşterilerinden birine de yatırım yapmış  değilim. Ben sadece ilginç hikâyeleri olabileceğini düşündüğüm kişileri arayıp bana neler anlatabileceklerini öğrenmeyi severim. Böylece sadece finans alanındaki ilişkilerimi değil, potansiyel dost çevremi de oluşturmuş olurum. Çekingen ve çirkin bir insan olduğumdan, pek fazla arkadaşım yoktur.

Ama Bryan’ın Braintree’yi nasıl kurduğu hakkında ilginç bir hikayesi olacağını ve bu hikayenin “şimdi ne yapmam gerekiyor?” kategorisine de uygun olacağını biliyordum.

Bryan 2007 yılında Sears’da müdür olarak çalışıyordu. Derken işinden ayrıldı ve iki yıl içerisinde yıllık bir milyon doların üzerinde bir kazanca kavuştu. Braintree zaman içerisinde daha da büyüdü ve Accel ile diğerlerinden 70 milyon dolar elde etti, ama benim için ilginç olan bu değildi.

Bryan’a “Bunu nasıl yaptın?” diye sordum. “İlk attığın adımlar neydi?” O bana anlattı, ben de size anlatacağım.

“İşimi gerçekten hiç sevmiyordum” dedi,  “fiks bir maaşla çalışma fikri de hiç bana göre değildi. Daha önce kredi kartı işlemleri sektöründe çalışan bir satış elemanıydım ve restoranları veya perakende satıcıları dolaşıp bu işlemler için çalıştığım firmayı tercih etmelerini sağlıyordum.  O yüzden, aynı işi başkası için yapacağıma, kendi adıma çalışırım“ diye düşündüm.

1.Kural: Aracıyı devre dışı bırakın. Bryan, yaptığı satışları temsilcisi olduğu firmaya götürmek yerine, kredi kartı işlem hizmetleri veren bir başka firmaya giderek aracıyı devreden çıkarmış ve onlarla kendi adına bir satış temsilciliği sözleşmesi imzalamış. Bütün bunları da Sears’daki işinden ayrılmadan ÖNCE yapmış.

Birçok kişi bana “Şu anda bir işte çalışıyorum, şimdiden bir yatırım finansmanı bulmalı mıyım?” diye sorar. Kesinlikle HAYIR! Başlangıçta biraz ikili oynamalısınız. Yatırımcılar, azimli gördükleri kişileri destekler.

2.Kural: Sıradan bir iş konusu seçin. Herkes “harika bir iş konusu” bulabilmek için çabalar. Oysa harika bir iş konusu bulmaya çalışmak, ender dünya madenlerini Mars’ta aramaya benzer. Yani ÇOK ZOR bir şeydir. Sakın yapmayın! Bryan, dünya üzerindeki tüm şirketlerin ihtiyacı olan bir iş seçmiş, ayrıca da Web üzerinden satış yapan birçok firma daha kurulacağından, işinin kısa zamanda hızla büyüyeceğini de görmüş.  Piyasaya mutlaka yepyeni bir fikirle girmek zorunda değilsiniz. Çok bilinen bir işi başkalarından biraz daha iyi yapmanız yeter. Üstelik biraz uyanıksanız ve bürokrasiyle uğraşmak zorunda olan dev kuruluşlardan daha küçükseniz, müşterilerinize daha cazip satış koşulları ve daha iyi hizmet sunabilir, onlarla daha yakından ilgilenebilirsiniz. O zaman da müşteriler size döner.

3.Kural: Müşteri bulun! Bu belki de her girişimci için geçerli olan en önemli kuraldır. Bu konuda daha önce de yazmıştım (Bir Girişimci Olarak Başarılı Olmanın En Kolay Yolu). İnsanlar genelde sihirli sanılan yolu izlemek ister. Yani yatırım sermayesi bulacaklar, işlerinden istifa edecekler, bir ürün üretecekler, sonra da birden bire milyonlarca müşterileri olacak. Oysa gerçek hayatta işler ASLA böyle yürümez.

Bryan  (temas kurduğu ilk 12 müşteri arasından) kredi kartı işlemlerini kendisine aktarmayı kabul eden 10 müşteri bulmuş. Diğer taraftan, işinden ayrılabilmesi için ayda 2.100 Dolar kazanması gerektiğini hesaplamış. Oysa bulduğu ilk 10 müşteriden ayda 6.200 Dolar kazanıyormuş, yani belli bir güvenlik marjı varmış. O zaman iş yerinden istifa etmiş ve birden bire kendisini ticaretin içinde bulmuş.

4.Kural: Uyurken Güven Oluşturun. Bu kural genellikle “Uyurken para kazanın” diye bilinir. Ama Bryan zaten uyurken para kazanıyormuş. Bulduğu ilk 10 müşteri ona kredi kartı ile yapılan her alış verişten para kazandırıyormuş.  “Müşteri aramak için sokaklarda kapı kapı dolaşmak istemiyordum”  diye anlattı Bryan. “Web üzerinden satış yapan müşteriler bulmak zorundaydım. Biri bana bir blog oluşturmamı tavsiye etti. İyi bir blog oluşturmak için ise, tamamen şeffaf olmanız gerekir, yoksa hiçbir işe yaramaz. Böylece bir blog oluşturdum ve kredi kartı sektöründe neler olup bittiğini, ahlaki değerleri hiçe sayan uygulamaları, tüccarların nasıl sömürüldüğünü yazmaya başladım. Sonra da yazılarımı Digg, Reddit, StumbleUpon gibi o zamanın en gözde sosyal sitelerine gönderdim. Bu yazılar bazen sitelerin en üst sayfalarına çıkıyor ve web sitem çökme derecesine gelecek kadar çok trafik alıyordu. Sonuçta kredi kartı işlemleri konusunda güvenilir bir kaynak haline geldim. Kısa bir süre sonra da bu işlemleri takip etmekte zorlanan tüm online satış firmaları ödeme hizmetlerini bana vermek için aramaya başladılar”. Demek ki burada bir gerçek payı var.

5. Kural: Blog para kazanmak için yapılmaz. Blog yazarlığı güven kazanmak için yapılır.  Blog yazarak reklam satamazsınız ( belki çok ender), çok büyük bir iş alamazsınız (belki çok ender), ama insanlarda güven oluşturursunuz ve bu da iş fırsatları yaratır. Bryan’ın blog sayfası ona kapı kapı gezmekten çok daha fazla müşteri sağladığı gibi, en büyük iş fırsatını da beraberinde getirmiş. Benim blog sayfam da bana bir kuruş bile kazandırmadı, ama milyonlarca fırsat yarattı.

“Aslında OpenTable’dan beni aradılar ve kredi kartı bilgilerini depolayacak, restoranlara gönderilen bilgileri işleyebilecek, mevzuatla uyumlu olan bir çözüm yazılımı istediklerini söylediler. Kendileriyle üç yıllık bir sözleşme imzaladıktan sonra oluşturduğum bir yazılım ekibi ile birlikte istedikleri çözümü hazırladık. Böylece müşterilerimize satabileceğimiz yeni bir hizmetimiz daha oldu.”

6. Kural: EVET deyin! Bryan işe tüccarlarla kredi kartı işlem hizmetleri sunan bir firma arasında aracılık yaparak başlamıştı. Bir süre sonra OpenTable, kendisinden bir yazılım geliştirmesini istemiş. O da daha önce hiç böyle bir şey yapmadığı halde EVET demiş. Hemen bir yazılım geliştirme ekibi kurup, mükemmel bir ürün oluşturmuş ve gelirini dört katına, hatta belki de daha fazlasına katlamış. Bu girişimiyle de, müşterilerine sunduğu hizmetleri arttırarak işini yepyeni bir alana taşımış. Birden bire, hizmetleri kulaktan kulağa yayılmış ve Airbnb, Uber vs. gibi online ticaret yapan başka firmalar da Braintree hizmetlerini kullanmaya başlamış. Ayrıca, yatırımcılar da kendisini aramaya başlamış, zira tüm müşterileri ödeme hizmetlerini Braintree’den aldıklarını söylüyorlarmış. Oysa, yeni kurulmuş online satış firmalarının ödeme hizmeti alması çok da kolay değildir.

Bryan, “İşe ilk başladığımda, kredi kartı işlem hizmetleri sunan firmamıza her müşterimiz için kapsamlı bir paket hazırlıyor ve o müşterinin güvenilebilir bir tüccar olabileceğini gösteren ayrıntılı bilgiler veriyorduk” diye anlattı. Daha sonra da…

7.Kural: Müşteri Hizmetleri. İster eski olsun, ister yeni, her müşteriye insanca davranabilirsiniz. “Başka yerlerde karşılaştığımız müşteri hizmetlerinde nelerden hoşlanmadığımızı sezgisel olarak biliyorduk: Otomasyona bağlanmış sesli yanıt sistemleri, cevap alma sürelerinin uzunluğu, sorun çözümlerinin yetersizliği vs. O nedenle, bize başvuran müşterilerimizin sorunlarını mümkün olan en kısa zamanda çözebilmek için gereken her şeyi yaptık.”  diyordu Bryan. Eğer küçük bir işletme iseniz, müşteri hizmetlerinizin kötü olması için hiçbir bahaneniz olamaz. En değerli yeni müşterileriniz eski müşterilerinizdir. Ve eski müşterilerinizi etkileyebilecek en önemli nokta da, yardıma ihtiyaç duyduklarında onlara en hızlı şekilde yardımcı olmaktır. Eski müşterilerinize yeni hizmetler satmanın en güvenilir yolu, sağlıklı Müşteri Hizmetleridir.

Bryan, işe başladığının daha ikinci yılında yıllık kazancı bir milyon doları aşıyormuş ve bu gelir her yıl ikiye katlanıyormuş. Eleman almaya yetişemiyorlarmış. 


Aradan dört yıl geçip 2011 yılı geldiğinde ise Braintree, A Serisi satışlarda 34 milyon Dolara ulaşmış. Şu anda ise, CrunchBase verilerine göre yıllık 8 milyar dolarlık kredi kartı işlem hacmine ulaşmış bulunuyorlar.


Bu da işinden ayrılmış ve faturalarını ödemek için bir yol bulmaya çalışan biri için hiç de kötü bir sonuç sayılmaz. 


Editörün notu: James Altucher bir yatırımcı, bilgisayar programcısı, yazar ve birden fazla yatırım deneyimi olan bir kişidir. Son olarak “Kördüm ama şimdi görüyorum” ( I Was Blind But Now I See) ve “Üniversitenin 40 Alternatifi”(40 Alternatives to College) adlı kitapları yazmıştır. Kendisini Twitter’deki  @jaltucher adresinden takip edebilirsiniz. 




Kaynak: TechCrunch

REKLAM BİSİKLETİ DİKKAT ÇEKİYOR

Bisiklet ancak bu kadar dikkat çekebilirdi
Dünyanın birçok ülkesinde kullanılan ve Türkiye’de ise son yıllarda yaygınlaşanReklam Bisikleti, Türkiye’de de hızla büyümeye devam ediyor. Reklam Bisikleti’nin güç geçtikçe büyümesinde sır ve detaydaki gerçekler hakkında bilgi veren Reklam Bisikleti Genel Koordinatörü Enes Malkoç , Reklam Bisikleti’nin özelliklerini şöyle anlattı, “Dünyanın birçok ülkesinde yaygın olarak kullanılan “Reklam Bisikleti” ülkemizde de çok sevildi. Reklam bisikleti ile ürün ve şirket tanıtımı yapan firmalar üzerinde yapılan anketlerde kişilerin neredeyse tamamı “Reklam Bisikleti”nden çok memnun olduğunu dile getirdi. Hatta bazı kullanıcılar daha önce bu kadar etkili reklam uygulaması kullanmadıklarını söyledi.

HEDEF KİTLE FARK EDİYOR
Özellikle gelişmiş ülkeler başta olmak üzere dünyanın her köşesinde kullanılan “Reklam Bisikleti” kendisini hedef kitleye fark ettirmesiyle tanınıyor. Kalabalık bölgelerde halkın arasında dolaşarak kendini gösteren “Reklam Bisikleti”nin yakınından ya da uzağından geçen kişilerin neredeyse tamamı, kendini bu yeni tanıtım modeline bakmaktan alı koyamıyor. Durum bölge olunca; kullanıcılar bu yeni ve geri dönüşümü yüksek olan reklam alanını kullanarak, ürünlerinin ve şirketlerinin istedikleri noktada istedikleri kitleye ulaşımını kusursuz şekilde sağlıyor.
ÇEVRECİ REKLAM
Çevre dostu olma özelliğiyle de ön plana çıkan “Reklam Bisikleti” gelecek nesillere daha güzel bir dünya bırakmak adına çevreci reklamcılığın öncülerinden biri olma özelliğini taşıyor. Reklamların ulaşması gereken kitleler üzerinde nokta atışı yapabilen “Reklam Bisikleti”, her yere girebilme özelliği ile tanıtım yapmak isteyen firmaların dikkatini çekiyor. Meydanlarda, çarşıda, pazarda, cafe önlerinde, avm çevresinde, parklarda, bahçelerde, konserlerde, etkinliklerde, sahillerde, çay bahçelerinde, kaldırımda, yolda vb. sayılabilecek heryerde “Reklam Bisikleti” ile karşılaşabilirsiniz.
BROŞÜR HİZMETİ
Broşür ve el ilanların dağıtımı geçmişte her ne kadar basite indirgenmiş olsa da günümüzde bu iş kolunun profesyonellik ve tecrübe gerektirdiği her kesimce kabul edilen bir gerçektir. Geçmişte bu tür dağıtım işleri belli başlı kişilere verilip daha sonrada takibi yapılmamaktaydı. Biz bu önemli ve özen isteyen iş kolunu; deneyimli ve tecrübeli ekibimiz tarafından tam olarak hedef kitleleri temel alarak gerçekleştiriyoruz. Bunun dışında dağıtım ekibimiz, görev yaptıkları süre zarfında sorumlu kadromuz tarafından denetlenerek, olası eksiklikleri anında giderilmesini de sağlıyoruz. Detaylı bilgiye www.reklambisikleti.com.tr adresinden ulaşabilirsiniz.

22 Aralık 2013 Pazar

2014 YILI BEKLENTİLERİ,İŞ FİKİRLERİ VE ÖNE ÇIKAN SEKTÖRLER

2014 ‘te dünyadan ekonomi beklentileri, iş fikirleri ve yıldızı parlayan sektörler
2014′te ekonomide yıldızı parlayacak alanlar 133 milyar dolara doğru gidiyor. The Economist dergisine göre 2014’te güneş, spor endüstrisinin üzerinde parlayacak. Otomotiv, eğlence, sağlık, IT yazılım, metal-madencilik sektöründe de hava açık görünüyor.
Ekonomik fırsatların gelişmekte olan ülkelere kaydığı 2014’te olgunlaşmış ekonomilerin de ivme kazanması bekleniyor. Zengin dünya ile gelişen ekonomiler arasındaki büyüme farkının azalacağı yeni yılda birçok sektörün büyüme hikayesi şekillenmeye başladı. The Economist’e iş dünyasının karamsar olmasına gerek yok. Her ne kadar yavaşlasa da Çin büyümesini sürdürecek; gelişmekte olan Asya’da iyileşme sürecek; Amerika, Avrupa ve Japonya gelişen ülkelerden alımını artıracak. Dünya genelinde şirketler ticari faaliyetlerini yüzde 5.2 artıracak. Bu oran, 2011 yılından bu yana en güçlü büyümeye işaret ediyor. 2014 yılında ticaretin patladığı yıllara geri dönüş beklenmese de birçok şirket için iş fırsatlarının artacağı bir yıla girdiğimiz belirtiliyor.

İngiliz The Economist dergisi tarafından yayımlanan ‘The World in 2014’ (2014’te Dünya), yeni yılda sektörlerin nasıl bir performans sergileyeceğini analiz etti. The Economist Intelligence Unit (EIU) tahminleri doğrultusunda yapılan değerlendirmeye göre 2014’te güneş spor endüstrisinin üzerinde parlayacak. Rusya’da Kış Olimpiyatları, Brezilya’da Dünya Kupası ve İskoçya’da Commonwealth Oyunları. Bu organizasyonlar, spor endüstrisinin 2014’te çift haneli büyümesini sağlayacak. Medya hakları, sponsorluk anlaşmaları, ticari satışlar ve giriş ücretlerinden toplam 150 milyar dolar gelir elde edilmesi bekleniyor. Otomotiv, eğlence, sağlık, IT yazılım, metal-madencilik sektöründe de hava açık görünüyor.Telekom, turizm, medya, IT donanım, perakende gıda-tarım ve finansal hizmetler parçalı bulutlu bir görünüm sergileyecek. Enerji sektörünü bulutlu günlerin beklediği 2014 ekonomisinde  yağışlı günler geçirecek sektör ise savunma.

2014 ekonomi beklentileri ve iş fikirleri

Tablet satışlarında büyük artış bekleniyor
Telekomününikasyon dahil olmak üzere donanım harcamalarının gelecek yıl 1 trilyon doları bulması bekleniyor. Tablet bilgisayar satışları yüzde 40 artarak PC satışları karşısında güçlenmeye devam edecek. Küresel çapta tablet kullanan nüfus yarım milyara ulaşacak. 2014’te gelişmekte olan ülkelerde ortalama fiyat son üç yılın yüzde 30 altına inerek 350 dolara gerileyecek. Yazılım ve hizmetler sektörü 2014’te iyi bir yıl geçirecek. Hükümetlerin ve iş dünyasının yazalım harcamaları yüzde 6.2 artış gösterecek. Bu arada ‘Big Data’ pazarı gelecek yıllarda art arda yüzde 30 büyüme sergileyecek.
İnternet reklamcılığı 133 milyar $’a gidiyor
İnternetin yayılması ve gelişen ülke tüketicilerinin etkisinin artması reklamcılar için yüzde 4.9 büyüme demek. 515 milyar dolarlık toplam gelir içinde sadece internet reklamcılığının büyüklüğü yüzde 14 artışla 133 milyar doları bulacak. Mobil reklamcılığın payı küçük ancak 2011 yılına oranla üçe katlanacak. Ortadoğu ve Afrika’da internet reklamlarının gelirinde yüzde 36 artış yaşanacak. Diğer yandan gelişmekte olan ülkelerdeki okuyucusunu artıran gazetelerin de reklam gelirinde artış beklentisi var. Publicis Omnicom 2014 başında şekillenecek ve en büyük reklam şirketi olarak WPP’nin yerini alacak.
Binek oto satışları yüzde 6 artacak
Küresel otomobil satışları dur-başla havasında, momentumda en önemli pazar ise Batı Avrupa. 2014’te bölgedeki üreticiler önceki yıldan daha fazla satış yapacak. Ancak yüzde 20’ye ulaşan üretim fazlası nedeniyle şirketler daha fazla fabrika kapatmaya hazırlıklı olmalı. Avrupa’daki küçük çaplı iyileşmeye karşın küresel otomobil satışları yüzde 6 artış gösterecek. Amerika’da tüketici kesenin ağzını açacak ve yeni otomobil satışları yüzde 9 artacak. Asya’da talep vites küçültse de, Çin pazarında yüzde 5 büyüme bekleniyor. Yarıştaki diğer pazarlar Güney Afrika, Kolombiya, Endonezya ve Hindistan. Özellikle Hindistan lider küçük-oto pazarı olacak.
Afganistan’dan çıkış gelirleri düşürecek
Dünyanın en büyük savunma pazarında ‘geri çekilme’nin etkileri tüm sektörü etkileyecek. ABD ve NATO birliklerinin Afganistan’dan çıkmasıyla ABD’nin savunma harcamaları gerileyecek. Moody’s’e göre harcamalarda yüzde 10 düşüş bekleniyor. Küresel savunma harcamalarındaki düşüş beklentisi ise yüzde 5-10. Kuzey Kore ve Çin, Asya’nın harcamalarını artıracak. Brezilya, Hindistan, Tayvan gibi gelişmekte olan ülkelerin ileri teknoloji ABD silahlarına ilgisi artıyor. Bu da Lockheed Martin’in elini güçlendirecek. Şirket gelecek yıl gelirinin yüzde 20’sini yurtdışından elde etmeyi hedefliyor.
ABD petrol üretiminde lider olacak
Yeni petrol arzının talebi aşması fiyatların yükselmesini engelleyecek. Üretim artışına katkıda bulunacak ülkelerin başında Brezilya, Irak, ABD ve Kanada geliyor. ABD’nin yeni yılda günde 11 milyon varil petrol üretimiyle Suudi Arabistan ve Rusya’yı geride bırakması bekleniyor. Avustralya da başlıca doğalgaz üreticisi olarak Katar’ın önemli rakibi haline gelecek. 2014’te Queensland ve Gorgon tesislerinden likit doğalgaz ihracatı başlayacak. Bu arada gelecek yıl fosil-yakıt emisyonlarının 1990’ların yüzde 160’ı seviyesine çıkacağı tahmin ediliyor. Yoğun kirliliğe rağmen Çin’in kömür tüketimi artacak

AVİVASA DAN GİRİŞİMCİLERE KİRA DESTEĞİ

AvivaSA Girişimcilere Kira Desteği Veriyor
AvivaSA, Genç Girişimci Programı ile kendi acentesini kurmak isteyenlere bir yıl ofisten, mobilyaya, kiradan çalışan yardımına kadar birçok konuda destek veriyor. AvivaSA CEO’su Meral Eredenk, şu ana kadar 50’ye yakın genç girişimcinin bu program kapsamında acente açtığını söyledi.

Genç Girişimci Programı’nı ilk olarak 2009 yılında başlattıklarını hatırlatan Eredenk, “Acente kanalımızda başarılı iş ortakları yaratıyoruz. Genç Girişimci Programı, kanalımızda önemli bir segment haline geldi. Direkt satış kanalımızda başarılı arkadaşlarımızı bu program kapsamında desteklemeye devam edeceğiz” diye konuştu.
Avivasa’da İşe alımlar sürecek
Verilen bilgiye göre, genç girişimciler kendi içinde dört gruba ayrılıyor. Ve her grubun yararlanacağı destek, üretim ve satış hacmine bağlı olarak değişiklik gösteriyor. Şu anda 4.8 milyar TL fon büyüklüğü ile sektörde ikinci sırada bulunan AvivaSa, 2014 sonunda 6.6 milyar TL fon tutarına, 800 bini aşkın üye sayısına ulaşmayı hedefliyor. Şirket, şu anda 601 bin 909 katılımcı sayısı ile sektörde üçüncü sırada yer alıyor.
Eredenk, “Türkiye’nin en büyük direkt satış kadrosuna sahip bireysel emeklilik ve hayat sigortası şirketi olarak satış kadromuza ve acente ağımıza yatırımlarımızı ve işe alımlarımızı sürdüreceğiz” diye konuştu.
Avivasa Acente Açmak
Türkiye’de sigortacılık sektörü hızla gelişmekte ve ülkemizin ekonomik büyümesine paralel olarak müşterilerimizin uzun vadeli tasarruf, emeklilik ve risklere karşı korunma ihtiyaçları gün geçtikçe artmaktadır. Bireysel emeklilik ve hayat sigortaları sektörünün lider şirketlerinden biri olan AvivaSA, sahip olduğu vizyonu ile liderliğini sürdürmek ve başarılı acentelere daima öncülük yapmayı hedeflemektedir. Bu kapsamda hızla büyümekte olan acenteler kanalımız için, yenilikçi, rekabetçi ve sektöre ciddi katkılar sağlayacak iş ortakları aramaktayız.
Yenilikçi projeler, uzun vadeli kazanç sistemleri ve ürün çeşitliliği ile destekleyeceğimiz acentelerimizden biri olmak, sigorta sektörünün büyüme potansiyeli en büyük ve en kârlı branşlarından biri olan bireysel emeklilik ve hayat sigortası branşında yer almak istiyorsanız, aşağıdaki formu doldurarak acentelik başvurunuzu bize iletebilirsiniz.

10 Kasım 2013 Pazar

GİRİŞİMCİLER İÇİN 24 İŞ FIRSATI

Türkiye, girişimci bir ülke olma yolunda hızla ilerliyor. Bu anlamda uluslararası alanda yapılan araştırma sonuçlarından çıkan rakamlar istenilen düzeyde olmasa da yine de umut verici. Küresel Girişimcilik Raporu (Global Entrepreneurship Monitor)’un 2011 rakamlarına göre, 18-64 yaş aralığındaki potansiyel ve yeni girişimci oranlarının toplamını ifade eden toplam girişimcilik aktivitesi, Türkiye’de 2010 yılında yüzde 8.6 iken, 2011 yılında yüzde 11.9’a çıktı.
image.axd?picture=2012%2f6%2fis modelleri Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Zira bu rakam 2006 yılında yüzde 6.1 seviyelerindeydi. Potansiyel girişimcilik rakamlarındaki artışın da gözle görülür bir şekilde artış kaydettiğini görüyoruz. Türkiye’deki potansiyel girişimci oranı 2006 yılında yüzde 2.2 iken, 2011 yılında bu oran yüzde 6.3’e çıkmış. Yine, 2006 yılında yüzde 4 olan yeni girişimci oranı da geçtiğimiz yıl yüzde 6’ya yükselmiş.
Rakamlar bize Türkiye’nin girişimcilik anlamında altı yıl önceden çok daha farklı bir tablo çizdiğini gösteriyor. Biz de kapak haberimizi hazırlarken girişimciler ve girişimcilik ruhu artan Türkiye için önümüzdeki dönem trend olabilecek karlı ve yeni iş modellerini araştırdık. Özellikle tarım ve hayvancılıkta yeni iş fırsatları dikkat çekiyor. Bu iş fırsatlarının çoğu da Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından destekleniyor.
Bunun yanı sıra genç nüfusuyla övünen ancak hızla yaşlanan Türkiye’nin yaşlı ekonomisine yönelik yeni girişimcilere ihtiyacı olduğu da başka bir gerçek.
Çaydan kahvaltı büfelerine süs bitkisinden su piresi yetiştiriciliğine kadar bin TL’den bir milyon TL’ye yatırımla kadar kurabileceğiniz birbirinden ilginç 24 iş modelini Ekonomist araştırmış.

İşte birbirinden ilginç 24 iş modeli;

BOMBUS ARISI  – Devlet hormon yerine döllenmeyi teşvik ediyor
image.axd?picture=2012%2f6%2fBombus arilari Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Hormonlu üretime karşı iyi tarım uygulamaları içinde yer alan ve Tarım Bakanlığı’nın da desteğine tabi olan bombus arıları son zamanların en gözde girişim alanlarından biri. Bombus arıları polinasyon (döllenme) amaçlı kullanılıyor. Döllenme için havanın belli bir sıcaklıkta olması gerekiyor. Üretimde hormonun yerini alan bombus arılarının kullanılması desteklenerek hormonsuz sebze meyveye geçiş hedefleniyor. Antilsan Satış ve Pazarlama Müdürü Ulaş Yıldırım, hormonsuz üretime fırsat veren bombus arısında en büyük üreticilerden biri olduklarını söylüyor. Belçika ortaklı bir şirket olarak Antalya Çakırlarmevkiinde yer alan üretim tesislerinde 350 bin kovan bombus arısı üretildiğini kaydeden Yıldırım, bunun 200 bin kovanını Avrupa ülkelerine ihraç ettiklerini kaydediyor. Seralardaki doğal döllenmeyi sağlayan bombus arıları üstelik devlet teşviki kapsamında. Öyle ki, geçtiğimiz beş yıl içerisinde bombus arısı için yapılan destek miktarı yaklaşık 6 milyon TL’ye ulaştı. Organik ve iyi tarım uygulamaları için ayrılan destekler bu seviyede olunca seralardaki bombus arısı kullanımı da iki katına çıktı. Bu arıların ömürleri 45 gün ve bir kovan arının fiyatı 150 ile 200 TL arasında değişiyor. Bir kovan arı ile 2 bin metrekarelik serada döllenme yapılabiliyor.
DİKENLİ İNCİR – Bir diğer adı da Frenk yemişi
image.axd?picture=2012%2f6%2fdikenli incir Birbirinden ilginç 24 iş modeli !Kendiliğinden doğada yetişen, kaktüsgillerden bir bitkinin meyvesi olan dikenli incir, Mersin’in Tarsus İlçesi’ndeki köylülerin önemli geçim kaynaklarından birisi haline geldi. Türkiye’nin hemen hemen her yöresinde görülen ancak, Akdeniz ve Ege’de daha sık rastlanan yabani bir bitki olan dikenli incir, halk arasında ‘Frenk inciri’, ‘Frenk yemişi’ olarak da biliniyor.
Kıraç alanlarda, kurak ve kireçli topraklarda yetişen, ana vatanı ise Güney Afrika olan dikenli incirin Tarsus’a bağlı köylerde hasadı yapılıyor. Yıllık ise 150 bin ton civarında toplanıyor. Tarsus Ziraat Odası Başkanı Ali Gezer, “Dikenli incir kırsal kesimlerde yol kenarlarında bile kendiliğinden yetişiyor. Köylüye de sadece toplayıp satmak kalıyor” diyor. Köylüden 20 kilogramlık sandıkta 12-13 TL’den alınan bu ürün, 60 TL’den alıcı buluyor.
Dikenli incir için özellikle Fransa’dan talep aldıklarını ifade eden Gezer,” “Ayrıca Hacettepe Üniversitesi ile yürüttüğümüz bir projeyle bu ürünü ilaç sektörüne de kazandırmayı hedefliyoruz” diyor.
SOLUCAN GÜBRESİ – Yüksek kaliteli gübrenin hammaddesi
image.axd?picture=2012%2f6%2fsolucan+g%c3%bcbresi Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Solucan gübresi, 50 yılı aşkın bir süredir ABD başta olmak üzere Avrupa’da ve dünyanın birçok başka ülkesinde üretiliyor. Her tür meyve, sebze, ağaç ve bitki türlerinin yetiştirilmesinde de yaygın olarak kullanılıyor. Bu solucanlara besin maddesi olarak verilen organik olarak yetiştirilen büyükbaş hayvan dışkılarını, organik bitkisel menşeli atıkları ve geri dönüşümde kullanılabilir nitelikte evsel ve kâğıt atıklarını, kısa süre içerisinde dönüştürmek sureti ile oluşturdukları gübre, yüksek kalitede bir gübre.
Bu anlamda iş fikri oluşturmuş girişimciler var. Örneğin, İstanbul ve Antalya’da bunun için kurulmuş solucan gübresi üretim tesisleri var. Siz tesis kurmasanız bile bu işe kompost kutular alarak başlayabilirsiniz. Bu kutular sayesinde, evlerinizden çöp olarak atılan sebze, meyve kabuk ve posaları, yumurta kabukları gibi değerli organik atıkları değerlendirerek, yüksek kalitede yüzde 100 organik solucan gübresine dönüştürebilirsiniz. Hatta bunu yaşadığınız mahalleye yayarak, işinizi büyütebilirsiniz. Günlük 250 gramlık evsel atık, 500 solucanla gübre haline dönüştürülebiliyor. Gübrelerin kilogramı ise 2 TL’den satılıyor. Kutuların fiyatı 250 ile 550 lira arasında değişiyor.
TATLI PATATES – Hem zahmetsiz hem de pahalı
image.axd?picture=2012%2f6%2ftatl%c4%b1 patates Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Manavlarda kilogramı 15-20 liradan satılan tatlı patates, Türkiye’de henüz çok yaygın değil. Oysaki en az normal patates kadar zahmetsiz yetişiyor. Tek farkı ise tatlı patatesin daha sıcak iklimlerde yetişiyor olması. Türkiye’de tatlı patatesin sadece Hatay’da yetiştirildiğini söyleyen Mustafa Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarla Bitkileri Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mehmet Emin Çalışkan, ürünün yüksek gelir sağladığına dikkat çekiyor.
Üniversite olarak laboratuvarda ürünün hastalıklı genini temizlediklerini ve verimli hale getirdiklerini belirten Çalışkan,” 3-5 yıl içerisinde bu ürüne olan talep artacak. Güneydoğu Anadolu, Akdeniz ve Ege kıyının bölgeleri ile Samsun, Çanakkale, Yalova, İstanbul ve Kırklareli bu ürünün yetişmesi için ideal” diyor. Özellikle ürüne Avrupa ülkelerinden ciddi bir talep olduğunu ifade eden Çalışkan, şu bilgileri veriyor: “Patatesin yetişme süresi dört ay. Bir dekara yaklaşık 3 bin civarında fide gerekiyor. Bir fidenin fiyatı ise 10 ile 20 kuruş arasında değişiyor. Bir dekar araziden yaklaşık 50 ile 60 kilogram arasında ürün almak mümkün.”

KALAMATA ZEYTİN – Çuvalların gözdesi
image.axd?picture=2012%2f6%2fkalamata zeytini Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Sandviç ve kanapelerin vazgeçilmezleri arasına giren kalamata zeytini, son zamanlarda oldukça revaçta. Özellikle ABD’de oldukça moda olan kalamata zeytini, Avrupa’da da çok tüketiliyor. Türkiye’de iri olması nedeniyle ‘eşek zeytini’ adı verilen bu tür, normal zeytinin iki katı büyüklüğünde. Ödemiş, Tire ve Akhisar yörelerinde yetişen bu zeytin, adı Yunanistan’ın Kalamata yöresinden geliyor. Bu zeytin sirkeyle terbiye ediliyor ve mayalanıyor. Tadı ise turşuya benziyor. Bu zeytinin aynı zamanda iyi bir ihraç ürünü olduğunu söyleyen Hisar Zeytincilik Gıda Mühendisi Kemal Cengiz, “Özellikle ABD, Türkiye’den her yıl 5 bin ton kalamata zeytini ihracatı yapıyor. Ancak üretim hala yetersiz” diyor. Bu zeytinin yetiştiriciliğinin yanı sıra değişik ambalajlarda pazarlamasının da yapılabileceğini kaydeden Cengiz, yaklaşık 700 bin TL’lik yatırımla, 200 adet zeytin tankı alınabileceğini ve zeytin kilogramının 2,5 liradan satılabileceğini ifade ediyor.

AGAVE ŞURUBU – Kaktüsten yapılan doğal şurup
image.axd?picture=2012%2f6%2fagave %c5%9furubu Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Agave şurubunu son zamanlarda yemek ve özellikle tatlı tariflerinde daha sık duymaya başladık. Aslında agave şurubu, agave kaktüsünden elde edilen doğal bir tatlandırıcı. Agave kaktüsü aynı zamanda tekila içkisinin de elde edildiği bir bitki. Şurup ise kaktüsün içindeki sıvı. Bu sıvı, beyaz şekere göre yüzde 25 daha tatlı olduğundan, daha az kullanılması yeterli oluyor. Bir diğer özelliğinin ise vücut tarafından daha kolay metabolizma edilmesi yani kan şekerini daha az yükseltmesi olarak ifade ediliyor. Kıvam ve renk olarak bala benzeyen bu şurup, Türkiye’ye The LifeCo firması tarafından getiriliyor. The LifeCo’nun kurucusu Ersin Pamuksüzer, ürünün özellikle ABD ve Avrupa’da oldukça fazla tüketildiğini ancak Türkiye’de yeni yeni tanınmaya başladığını ifade ediyor. Eczane, aktar ve marketlerde rahatlıkla satışı yapılabilecek bu ürünün bayiliğini yapabilirsiniz. Agave şurubunun fiyatı ise 19 ile 195 lira arasında değişiyor.
SU PİRESİ – Akvaryumların temizlikçileri
image.axd?picture=2012%2f6%2fsu piresi Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Su pireleri, akvaryum yetiştiriciliğinde en çok kullanılan canlı yemlerden biri. Genel olarak su birikintilerinde su sıcaklığının 15 derece ile 22 derece arasında olduğu ortamlarda bol olarak ürüyorlar. Ülkemizde bu gibi yerden toplanan su pirelerini mevsiminde akvaryumculardan satın almak mümkün. Üretilen su pireleri kaliteli ve besin değerleri yüksek ise piyasadaki balık yemi tedarikçileri ve akvaryum balıkçılığı ile ilgilenenler tarafından rağbet görüyor. Bu konuda bir girişim yapan Nilgün Ertürk, su pirelerinin bakteri barındırmaması ve suyu temizleme özelliği nedeniyle akvaryumcular tarafından tercih edildiğini söylüyor. Üretimi üç adet küçük havuzda yaptığını belirten Ertürk, “Bir poşet su piresini 5 TL’den satmak mümkün. Üretiminize bağlı olarak ayda minimum 200 TL kazanç sağlamak mümkün” diyor.

İSTİRİDYE MANTARI – 
Klimalı bir çatı katında bile yetiştirilebiliyor
image.axd?picture=2012%2f6%2fistiridye mantari Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Türkiye’de tarım sektöründe yeni bir yer bulmaya başlayan istiridye mantarı da girişimciler için de fırsat söz konusu. Avrupa’da 1900’lü yılların başında kültür altında üretimi yapılan, Uzakdoğu’da ölümsüzlük mantarı çeşitlerinden biri olan istiridye mantarı, dünyada beyaz kültür mantarından sonra en çok satılan ikinci ürün olarak ifade ediliyor. Türkiye’de bu mantarın tüketimi henüz Avrupa’nın 40’ta biri kadar olsa da her yıl artan bir tüketim söz konusu. İstiridye mantarının tamamen doğal şartlarda üretildiğini ve bu nedenle talep gördüğünü söyleyen Marmara Mantar Genel Müdür Yardımcısı Halil Soyhan, bu mantarın izolasyonlu çatı katlarında ya da bodrum katlarında klima olması koşuluyla rahatlıkla yetiştirilebildiğini ifade ediyor. Üründen iki ayda bir hasat alınabiliyor. 10 bin TL’lik bir yatırımla ayda iki bin TL gelir elde edilebiliyor. Ürünün fiyatı kilogram başına 12.90 ile 15.90 TL arasında değişiyor. Marmara Mantar’ın bu işe adım atmak isteyen girişimciler için hobi kitleri olduğunu ifade eden Soyhan, “Kompostlarımız mantar tohumları ekilmiş her şeyiyle hazır halde gönderiliyor. Girişimci bu kitlerle işe adım atabiliyor” diyor. Soyhan, ürün için Avrupa ülkelerinin yanı sıra Rusya, Kazakistan, Azerbaycan ve Ukrayna’dan da talep olduğuna dikkat çekiyor.

PORTAKAL KABUĞU – 
Kilosu 30 kuruş, kurutulmuş kabuğa 2 lira
image.axd?picture=2012%2f6%2fportakal kabugu Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Adana ve Osmaniye çevresi ile narenciye üretiminin yoğun yapıldığı yörelerde, üreticiler, kurutulmuş portakal kabuğu satarak para kazanıyor. Osmaniye’nin Kadirli ilçesinde portakal kilosu bahçede 30 kuruştan, kurutulmuş kabuğu ise 2 TL’den satılıyor. Gıda, kozmetik, ilaç sanayi gibi sektörlerde ham madde olarak kullanılan portakalın kabuğu yurt içi piyasada alıcı bulduğu gibi Almanya, Fransa ve İngiltere gibi Avrupa ülkelerine de ihraç ediliyor. Her yıl aralık ayında başlayan bu iş, mayıs sonuna kadar devam ediyor. Portakal kabuğu iki şekilde toplanıyor. Birincisimahallelerden portakal kabuklarını birilerine toplattırabilirsiniz. İkincisi ise portakalı siz satın alıp kabuğunu soydurabilirsiniz. Üç gün güneşte kurutulan portakal kabuğu daha sonra çöpünden ve çürümüş kabuklardan temizleniyor. Sonra kabukları çuvallara doldurarak sevkiyata hazır hale getiriliyor.
PONNY – Küçük atçıları geleceğe hazırlayın
image.axd?picture=2012%2f6%2fpony at Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Daha çok sirklerde görmeye alıştığımız minyatür at çeşitlerinden ponny yetiştiriciliği henüz Türkiye’de yaygın değil. Zira Türkiye’nin iklimi bu atların yetiştiriciliğini yapmak için oldukça uygun. En küçüklerinin boyu 42 cm, kiloları ise 20-60 arasında değişiyor. Daha çok ABD, Arjantin ve İngiltere başta olmak üzere çok sayıda ülkede özel çiftlikleri bulunuyor. ABD dışında henüz pet shop’lara girmeseler de alıcılar doğrudan onların yetiştirildiği çiftliklere ulaşıyor.
Meral Sultan Harası Müdürü Hasan Güner, özellikle erken yaşta atçılığa başlayan çocuklar için bu atların binicilik öğrenimi açısından ideal olduğunu vurguluyor. Atların genelde Hollanda, Belçika, Fransa gibi ülkelerden ihraç edildiğini belirten Güner, bu iş modelinin henüz Türkiye’de olmadığını ancak böyle bir girişimin yapılması durumunda ilgi uyandıracağını ifade ediyor. Ponny’lerin fiyatı 5 bin Euro’dan başlıyor. Güner, atların genellikle eğitimli olarak geldiğini söyleyerek, “Bir adet erkek, üç adet dişi Ponny alarak bu işe başlayabilir, atları kendiniz üretebilirsiniz. Bunun için altı ahırlık bir alan ilk etapta yeterli” diyor.
ÇEKİRDEKSİZ LİMON – Fideler gelecek yıl girişimcilere dağıtılacak
 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Mersin’e bağlı Alata Bahçe Kültürleri Araştırma İstasyonu Müdürlüğü uzun çalışmalar sonucunda, çekirdeksiz limon üretti. Dokuz ay tazeliğini koruyan ve çekirdeksiz olan bu limonlar, girişimciler için farklı bir iş modeli olabilir. Ürünün tescilinin yapıldığını söyleyen müdürlüğün proje sorumlusu Güçer Kafa, “Dünya standartlarına göre bir ürün ürettik. Uzun süre muhafaza edilebildiği için ürünün ihracat açısından da avantajı var” diyor. Projeyi ABD’li bir firmanın yakından takip ettiğini ve şu aşamada karantina testleri yaptığını belirten Kafa, aynı projeyle Güney Afrikalı bir şirketin de ilgilendiğini ifade ediyor. Ürünü 2013 yılı sonuna kadar üreticilere sunacaklarını söyleyen Kafa, “Çekirdeksiz limon, en büyük rakibimiz İspanya ve Arjantin’le olan rekabet gücümüzü artıracak. Biz ‘küt diken’ dediğimiz en iyi limon çeşidini çekirdeksiz hale getirdik. Bu da ihracatta üreticiye avantaj sağlayacak” diyor.
İSTİRİDYE – Gurme restoranlarının gözdesi
image.axd?picture=2012%2f6%2fistiridye Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
İstiridye, gurme restoranlarda ve balıkçı tezgahlarında aranan bir deniz ürünü olarak biliniyor. Lüks segmentine giren bu ürünün en önemli özelliği ise besleyici olması. İstiridye için birçok ülkeden büyük bir talep var. Eşeyli üreme özelliğine sahip istiridyelerde döl verimi oldukça yüksek. Örneğin bazı türlerden birey başına, üreme mevsimi boyunca, 100 milyon yumurta almak mümkün. İstiridye yetiştiriciliği, balık çiftliklerindeki sisteme benzerlik gösteriyor. Yani yavrular kuluçkahanelerde üretiliyor. Rotifer Su Ürünleri’nin sahibi Prof. Dr. Atilla Alpaz, Türkiye’de Marmara ve Ege bölgesinin istiridye yetiştiriciliği oldukça uygun olduğunu ancak henüz bu alanda bir pazar oluşmadığına dikkat çekiyor. Deniz kenarında kapalı bir tesis kurularak bu işe adım atılabileceğini ve bunun maliyetinin de 500 ile 600 bin TL arasında değişebileceğini ifade eden Alpaz, “Geleceği oldukça parlak bir alan. Ayrıca yurtdışı pazarlarda da bu ürün kendisine oldukça kolay yer bulabilir” diyor.
MANDA YETİŞTİRİCİLİĞİ – Sütü de yoğurdu da çok makbul
 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Manda yetiştiriciliği yeni bir fırsat kapısı aralayabilir. Zira manda popülasyonu son yıllarda oldukça düştü. 40 yıl önce sulak alanların ‘sıtma eradikasyonu’ gerekçesiyle kurutulması ve mandanın sulak alanları sevmesi nedeniyle 1960′larda bir milyona yaklaşan manda popülasyonu günümüzde 70 bin adede kadar gerilemiş durumda. Bu tablo, girişimciler için bir fırsat kapısı olarak tanımlanıyor. Çünkü manda yetiştiriciliği, başta Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı olmak üzere çoğu kurum ve üniversite tarafından destekleniyor. Düşük faizli ve uzun vadeli krediler ise devlet bankalarında bu işin girişimcilerini bekliyor. Kayseri Damızlık Birliği Başkanı Güney Çakı, özellikle mandanın süt ve yoğurduna oldukça talep olduğunu ifade ediyor.
İnek sütünün litresinin 80 kuruş olmasına karşın manda sütünde bu fiyatın 2 TL’ye çıktığına dikkat çeken Çakı, “Manda yetiştiriciliği oldukça randımanlı. 100 başmanda için 80 bin TL yatırımyeterli. İstanbul’da Çatalca, Trakya bölgesi, Kayseri’nin Develi bölgesimanda yetiştiriciliği için uygun” diyor.

SUDA DOMATES – İsteyene anahtar teslim sera kuruluyor
image.axd?picture=2012%2f6%2fsuda domates Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Suda domates üretimi aslında boru üretimi yapan ve Mir Holding çatısı altında faaliyet gösteren Dizayn Grup’un bir projesi… Topraksız tarım uygulaması alanında geliştirilen teknikle, bir kilo domates üretimi için damla sulama yöntemiyle tüketilen 60 litre su miktarı altı litreye düşürüldü. Bu üretim tekniğinde bitkinin kök bölgesindeki besinlere 60’ın üzerinde optimizasyon yapılıyor. Suyun debisi, Ph değeri irdeleniyor. Ekolojik Tarım Sera Müdürü İlker Genç, suda domates yetiştiriciliğiyle herhangi bir domates cinsinden iki buçuk kat daha fazla verim alındığını belirtiyor. Bu yöntemle yapılan yetiştiricilikte dönümbaşına 65 ile 80 ton arasında verimalınabildiğini kaydeden Genç, “Anahtar teslimseralar kuruyoruz. Fide, gübre, ilaç, ambalaj gibi her türlü ihtiyacı biz tedarik ediyoruz. Maliyeti dönüm başı 105 bin Euro. Üç ile beş yıl arasında yatırımın geri dönüşü alınıyor. 10 bin metrekare alanda, 1.2 milyon TL ciro yapmak mümkün” diyor.
CHAROLLAIS KUZUSU – Hızlı yetişen, çok yağsız koyun eti
image.axd?picture=2012%2f6%2fcharolais Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Anavatanı Fransa’nın Saone et Loire bölgesi olan Charollais koyunu, son zamanlarda en gözde koyun çeşitlerinden biri. Genellikle eti için yetiştirilen bu koyun, birçok ülkede yağsız kuzu eti için kullanılıyor. Bu koyun ırkının en önemli özelliği ise kuzularının erken yetişmesi ve etinin yağsız olması. Bu nedenle yetiştiriciler ve tüketiciler tarafından tercih ediliyor. Ayrıca sütü de normal koyuna göre daha fazla. Charollais koyununun normal koyuna göre yüzde 250 daha karlı olduğunu söyleyen saanen.org Satış Müdürü Osman Atız, bu koyunların genellikle Fransa ve Bulgaristan’dan ithalatının yapıldığını belirtiyor. Bu koyun türünün üretimi için proje başlattıklarını belirten Atız, “İlk koyunlarımızı aldık. Satışlara ise 2013 yılında başlayacağız” diyor. Kuzuların satış fiyatı 800 lira. Kuzulardan ertesi yıl geri dönüş alınabiliyor. Bu alanda yatırımı düşününler için karlı bir yatırım olabilir.
ALTIN ÇİLEK – Avrupa altın çilek bekliyor
image.axd?picture=2012%2f6%2faltin cilek Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Başbakan Tayyip Erdoğan alırken görüntülenince kilosu o günlerde 90 liraya kadar çıkan altın çilek, yasadışı üretilen bazı hapların ölümcül sonuçlara neden olduğu söylentileri üzerine zor günler yaşasa da yine de tüketici tarafından oldukça talep gören bir ürün. Bol lifli olması nedeniyle zayıflamaya yardımcı olduğu ifade edilen altın çilek, yüksek C vitamini özelliğiyle de dikkat çekiyor. Seralar ya da açık alanlarda bu çilek yetiştirilebiliyor. Özellikle Mersin ve Antalya civarının bu ürün için en uygun yetişme alanları olduğu ifade ediliyor. Bu işe hobi olarak başlayan ancak daha sonra üretime geçen Murat Akkoç, “Hobi olarak başladığım bu işte altı ayda 2 bin tonluk üretime ulaştım. Daha sonra ürünü büyük marketlere pazarladım” diyor. Bu iş modeli için bir dönümlük bir bahçe yeterli. Bin fide için bin TL yatırım yapılması gerekiyor. Bu ürün, meyve-sebze hallerinin yanı sıra marketlere de pazarlanabilir. Ayrıca ürün için Hollanda, Almanya, Fransa gibi AB ülkelerinden de talep olduğu ifade ediliyor.
İSVİÇRELİ SAANEN KEÇİSİ – Keçi sütü yetiştiriciliğinde önemli alternatif
image.axd?picture=2012%2f6%2fsaanen ke%c3%a7isi Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Adını İsviçre’deki Saane Vadisinden alan Saanen keçileri, süt verimliliği, kolay beslenmesi ve farklı koşullara kolaylıkla uyum sağlamasıyla keçi besiciliğinde önemli bir yere sahip. Saanen ırkının en önemli özelliklerinden birisi olan farklı iklim koşullarına uyma yeteneği sayesinde, götürüldüğü yerlerde çok çabuk adapte olabiliyorlar. Erken çağda cinsi olgunluğa ulaşıyor ve hızlı ürüyorlar. Bu da Saanen ırkının yetiştirme yönünden en önemli avantajı. Ortalama 2.5 yaşında süt verimleri ise yıllık ortalama 750 kilograma ulaşıyor. Bu keçiler kapalı alanda bile yetiştirilebiliyor. Örneğin kullanılmayan meraların, bu alanda yetiştiricilik yapmak isteyenler için uygun olduğu ifade ediliyor. Bu keçiler oğlakken tanesi 400 TL’den, keçiyken ise 500 TL’den alınabiliyor.
TRABZON HURMASI – Yüzüne bakılmazdı, şimdi çok tüketiliyor
image.axd?picture=2012%2f6%2ftrabzon hurmas%c4%b1 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Halk arasında ‘Trabzon hurması’ olarak bilinen aynı zamanda Japon elması olarak da anılan bu hurma çeşidi, son yıllarda halk arasında oldukça tüketilmeye başlandı. Domatesi andıran görüntüsüyle diğer hurmalardan ayrılan Trabzon hurması, en rahat Akdeniz ikliminde yetişiyor. Bu hurmanın en avantajlı özelliği ise ekiminde kullanılan toprak türünün önemli olmaması. Darende Kaymakamlığı Ziraat Mühendisi İlker Bıçakçı, bugüne kadar hiçbir üreticinin bu ürünle ilgili sorun yaşamadığına dikkat çekiyor. Halk arasında da ürünün oldukça talep gördüğünü ifade eden Bıçakçı, “Ekim için en uygun yerler, Hatay, Antakya, Mersin ve Malatya. Üçüncü yılın sonunda meyvesini vermeye başlıyor, beşinci yılın sonunda ise ağaçlar ortalama verime kavuşuyor” diyor. Bu iş modeli ortalama 30 dönümlük bir araziye kurulabilir. 30 dönüm bir araziye yaklaşık 40 bin ağaç dikilebiliyor. Bir ağaçtan ortalama 30 kilogram ürün alınabiliyor. Ortalama yatırım ise 55 bin ile 60 bin TL arasında değişiyor.
ORGANİK BAL – İyi bal rafta kalmıyor
image.axd?picture=2012%2f6%2forganik bal Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Türkiye, bal üretiminde dünyanın sayılı doğal üretim alanlarına sahip. Özellikle Toroslar ve Doğu Anadolu’nun yüksek yaylarından elde edilen ballar kalitesiyle, Doğu Karadeniz’deki ballar ise tıbbi nitelikleriyle öne çıkıyor. Son yıllarda organik bala olan talepteki artış dikkat çekici. Özellikle son günlerde yaşanan sahte bal krizinin ardından tüketicinin ‘en doğal’a olan yönelişi de bu noktada girişimciler için fırsatlar yaratıyor. Gebze Bal Üreticileri Birliği Başkanı Kadir Gürkan, organik bal üretimi için yerleşim yerlerine en az 5 kilometre uzaklıkta bir alana, kimyasal boya içermeyen peteklere ihtiyaç olduğunu söylüyor. Organik bal üreticisi olmak için en az 2-3 yıl sürekli denetimlerden sonra organik üretim sertifikası alınabiliyor. Gürkan, özellikle İstanbul’un Şile ilçesi ile Çankırı’nın Çerkeş yaylarının üretim için uygun olduğunu vurguluyor. Bir kovanın maliyeti 250 ile 300 TL arasında değişiyor. Minimum 200 ile 300 kovan alınması gerekiyor. Bir kovanın toplam yıllık üretimi ise 18 ile 30 kilogram arasında değişiyor. Normal balın kilogramı 25 ile 30 TL arasında satılırken, bu rakam organikte 150 ile 200 TL arasında değişiyor.
SÜS BİTKİSİ – İhracat kanalları giderek genişliyor
image.axd?picture=2012%2f6%2fsus bitkisi Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Süs bitkileri sektörü 2011 yılında ihracatta yeni bir rekora imza attı. Türkiye süs bitkileri ihracatı geçtiğimiz yıl yüzde 36 artarak 76.3 milyon dolara ulaştı. Sektör devamlı büyüme trendi içerisinde. Zira sektörün önemli üreticilerden olan İtalya, İspanya gibi rakip ülkelerin yüksek üretim maliyetleri nedeniyle üretimi bırakmaları da Türkiye için bir avantaj sunuyor. Süs Bitkileri ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Osman Bağdatlıoğlu, canlı bitki ve peyzaj ürünleri üretim ve ihracatının giderek önem kazandığını söylüyor. Bu ürünlerin üretimi ve yatırımının önümüzdeki dönemde ihracat açısından gelecek vaat ettiğini belirten Bağdatlıoğlu, şöyle devam ediyor: “İhracatta özellikle canlı bitkiler önemli artış kaydediyor. Bu ürün grubunda Türkmenistan, Irak, Azerbaycan ve Özbekistan gibi pazarlarda ihracatımız artıyor. Ayrıca kesme çiçekte karanfil ve gerbera en çok ihraç edilen türler. Bu türleri, krizantem, lilium, lisianthus, anemone ve yeşillikler izliyor. Hazır buketler de ihracatta önem kazanıyor.”
Ortalama yatırım büyüklüğü ürüne göre farklılık gösteriyor. Ancak bu işe adım atmak için ilk etapta uygun iklim koşullarına sahip araziye ihtiyaç duyuluyor. Antalya gibi kıyı şeridinde daha çok iç pazara yönelik ve Irak Azerbaycan ve Türkmenistan gibi pazarlara ihraç edilmek üzere dış mekan bitkileri üretimi yapılıyor. Yüksek kesimlerde yapılan üretim ise Rusya, Avrupa ülkeleri gibi soğuk iklime dayanıklı çeşitler olarak ihraç ediliyor.
ORGANİK AYRAN  – İlk girişimcisi Tire’den çıktı
image.axd?picture=2012%2f6%2forganik ayran Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Türkiye’de organik ürünlere olan talep bu alanda yeni ürünleri de beraberinde getiriyor. Organik sütten sonra şimdi de Tire Süt Kooperatifi organik ayranı piyasaya sundu. Tamamen organik sütten elde edilen organik ayranlar, İstanbul, Ankara ve İzmir’de Migros, Tansaş ve Kipa hipermarketlerinin yanı sıra, İzmir’de Pehlivanoğlu süpermarketlerinde satışa sunuldu. Organik ayranın kısa bir süre önce piyasaya sunulmasına karşın oldukça beğenildiğini söyleyen Tire Süt Kooperatifi Basın Danışmanı Koray Hoylu, “Tüketice doğal ürünlere bir dönüş var. Şimdi otellerden de teklifler almaya başladık.Tire Süt Kooperatifleri olarak ayrıca bayilik veriyoruz. Süt, ayran, sucuk ve Tire köfteden oluşan bu konsept girişimciler için yeni bir iş modeli oluşturabilir” diyor. Cam şişede litrelik olarak satışa sunulan organik ayranın satış fiyatı ise 3.15 TL.
KAHVALTILIK – Biraz domates, biraz zeytin peynir…
 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Özellikle organize sanayi bölgeleri, fabrika ve iş merkezlerinin yoğun olduğu bölgelerde, kahvaltı ciddi bir sorun. Bunun nedeni işlek caddelere nazaran bu bölgelerde kahvaltı yapılacak mekanların yetersiz olması. Bu boşluğu gören Seyidoğlu, kahvaltı büfeleri kurmaya başladı. Peynir, zeytin reçel, tereyağı, domates, salatalık gibi temel kahvaltılıkları vakumlayarak tek tabakta bir araya getiriyor ve günlük taze olarak tüketiciye sunuyor. Örneğin, bu kahvaltı menüsünü alıp çantanızda veya arabanızda kolaylıkla taşıyabilir, istediğiniz yerde kahvaltınızı yapabilirsiniz. Seyidoğlu Genel Müdürü Mehmet Göksu, bu konuda franchising verdiklerini söyleyerek, “20 bin dolar franchise giriş bedeli alıyoruz. Tüm mimari konsept ve mağaza demirbaşları için de 60 bin TL yatırım gerekiyor. Biz anahtar teslimi mağazalar sunuyoruz. Yatırımcı ilk sekiz ayda tüm maliyeti amorti edip kara geçebiliyor” diyor.

YAŞLI BAKIM MERKEZLERİ – Yaşlanan Türkiye’ye yeni girişimler gerekiyor
image.axd?picture=2012%2f6%2fya%c5%9fl%c4%b1 bak%c4%b1m%c4%b1 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Avrupa ülkeleri arasında en genç nüfusa sahip olan Türkiye de giderek yaşlanan ülkeler arasına girmeye başladı. Zira şu anda 60 yaş üzeri 6 milyon kişinin bulunduğu nüfusun 2050 yılında 17 milyona ulaşması öngörülüyor. Bu durum kendi içinde bir yaşlı ekonomisini de yaratacak kuşkusuz. Bu potansiyeli gören şirketler, Türkiye’ye yatırıma başladı bile. Örneğin, dünya genelinde 3 bin 200 yatak kapasiteli 42 huzurevi bulunan Avrupa’nın alanında liderlerinden Senior Assist Sağlık Grubu, Türkiye’de +60 yaşam evleri ile hizmet sunmaya başladı. Şirketin genel müdürü Mustafa Irgat, Türkiye’nin yaşlanmasıyla birlikte özellikle mimari, tekstil alanlarının yanı sıra, basit kullanımlı cep telefonları, büyük numaralı sabit telefon makineleri, televizyon kumandaları gibi pek çok alanda yeni girişim fırsatları doğacağını söylüyor.
Irgat, şunları belirtiyor: “Örneğin, uygun ayakkabı giyme, çorap giyme aparatları, uygun döşeme ile yaşlı ergonomisine uygun ebatlarda her türlü ev eşya ve malzemesi üretimi de yeni bir iş kolu olarak ortaya çıkacak. Sadece yaşlılar için üretilecek vücut bakım ürünleri (gero-body lotion) bu alanda çok önemli bir eksikliği giderecek. Kalorisi ve vitamin mineral değerleri ayarlanmış beslenme olanağı sunacak olan yiyecek-içecek zincirleri de önemli bir iş kolu haline gelecek. Bugün dünyada anahtar teslim yaşlı bakım merkezleri inşa eden, inşaat firmaları mevcut. Ülkemizde henüz bu konuda know-how’a sahip yerli bir girişimci yok.”
ÇAY – Uzakdoğu çaylarında fırsat var
image.axd?picture=2012%2f6%2fuzakdo%c4%9fu %c3%a7ay%c4%b1 Birbirinden ilginç 24 iş modeli !
Türkiye en fazla çay tüketen ülkeler arasında yer alıyor. Artık market raflarında da çay çeşitlerinin arttığını görüyoruz. Örneğin, Vietnam’da özel yetiştirilen ve Lotus çiçeğinden yapılan Lotus çayı, kilo vermeye yardımcı olan Jasmine çayı akla ilk gelenler. Bu alanda büyük bir pazar ve girişim fırsatı sözkonusu. İnternetten yapılacak bir araştırmayla siz de farklı çay çeşitlerini Türkiye pazarına sunabilirsiniz. Bunun son örneklerinden biri ise iki girişimcinin getirdiği ve belirli karışımlardan oluşan, adını Uzakdoğu felsefesinden alan ve anlamı ‘çaya giden yol’ olan Chado… Chado’da Vietnam, Çin, Hindistan, Kore, Japonya, Güney Afrika, Brezilya her bölgenin kendine özel çayları mevcut. Barış Çekin ve Tunç Berkman tarafından Türkiye’ye getirilen Chado Çay, Papermoon’dan Backyard’a Pipa’dan Godiva mağazalarına kadar ünlü mekanlarda sunuluyor. Kısa zamanda piyasaya girmesine rağmen internetten ve özel mekanlarda satış yapılıyor. Çay dışında bu çayların özel cam demlikleri, mumları, bardaklarının da satışı yapılıyor. Barış Çekin, Chado’yu tüketen müşteri kitlesinin yüzde 80’ini kadınlar oluştururken son zamanlarda erkek müşteri kitlesinde de büyük bir artış olduğunu ifade ediyor. Fiyatlar paket olarak 15 TL ile 25 TL arasında değişiyor.

window.setTimeout(function() { document.body.className = document.body.className.replace('loading', ''); }, 10);